a
b
b

YAZAR REŞİT HANADAN’A PRESTİJLİ ÖDÜL

Kosova Türk Yazarlar Derneği, “Suzi Çelebi” Edebiyat Ödülü bu yıl yazar Reşit Hanadan’a verilmesini kararlaştırdı.

Kosova Türk Yazarlar Derneği, Eşbaşkan Enver Baki imzalı sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

Kosova Türk Yazarlar Derneği,  Enver Baki, İskender Muzbeg, Zeynel Beksaç, Doç. Dr. Rıdvan Canım, Mürteza Büşra, Canan Özer ve Dr. Taner Güçlütürk’ten oluşan seçici kurul ile 09.04.2016 tarihli toplantısında almış olduğu 89/16 sayılı kararla, “2016 Yılı Kosova Türk Yazarlar Derneği “Suzi Çelebi” Edebiyat Ödülü”ne, 2015 yılında yayımladığı “Rumeli’den Çıktık Yola” adlı romanı yanı sıra eserleriyle Kosova ve Balkanlarda çağdaş Türk edebiyatına sunmuş olduğu değerli katkılar nedeniyle Kosova Türk çağdaş edebiyatının ad yapmış ismi Reşit Hanadan layık görülmüştür. “

 

 

resit-hanadan

Reşitit Hanadan, Özgeçmiş

Reşit Hanadan, gazeteci, yazar, öğretmen. Çağdaş Kosova Türk Edebiyatı yazarlarındandır. 21 Şubat 1955 yılında Kosova’nın Mamuşa kasabasinda dünyaya gelir. Ailenin Osmanlı döneminde Anadolu’nun Tokat şehrinden geldiği bilinmektedir. Hanadan ailesi, 1958 yılında komünist rejimin baskıları yüzünden binlerce aile gibi Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç eder. Manisa’nın Salihli ilçesine yerleşir. Ancak annesi Türkiye’de vefat edince aile memleket hasretiyle yanıp tutşmaya başlar. 1969 yılında tekrar Kosova’ya geri döner. Hanadan, eğitimine Mamuşa’da devam eder. Lise tahsilini Prizrende tamamladıktan sonra, 1976 yılında üniversite tahsili için Priştine’ye gider. Burada Priştine Üniversitesi, Filoloji Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirir. Ardından Tan gazetesinde çalışmaya başlar (1981). Gazetede sayfa yöneticiliği ve redaktörlük yapar.

Bu yıllarda gazeteci kimliği ile Fazıl Hüsnü Dağlarca, Aziz Nesin, Ümit Yaşar Oğuzcan ve Tarık Dursun gibi Türkiyeden gelen şair, yazar ve sanatçılarla röportaj yapar ve kendilerini yakından tanıma fırsatı bulur. Zamanla kendisinde bir gazetecilik refleksi gelişir. Bu da saklı olan gözlem yeteneğini öne çıkarır. Bilhassa olayların görünmeyen yüzünü anlamada önemli bir mesafe eder.

Hanadan, 1985 yılında Sahibe Hanımla evlenir. Bu evlilikten İlker adında bir çocukları dünyaya gelir. 1988 yılında Yugoslavya’da baş gösteren iç karışıklıklar sırasında Kosova’da büyük olaylar olur. 1999’da Nato Kosova’ya müdahale eder. Hanadan olayların daha da büyüyeceği endişesiyle tekrar Türkiye’ye göç eder. Bursa şehrine yerleşir. Burada yerel gazetelerde görev yapar. Kosova’da Nato’nun müdahalesinden sonra sükunet hakim olur. Hanadan ailesi Kosova’ya geri döner. Tan gazetesinin kapatılması üzerine öğretmenlik yapmaya başlar. Bir yandan da ticaretle uğraşır.

Hanadan’ın edebiyata ilgisi çocuk yaşta başlar. Salihli’de kaldığı yıllarda okul sonrası sık sık şehir kütüphanesini ziyaret eder. Bilhassa roman ve hikâyelerden büyük bir zevk alır. Ömer Seyfettin’in hikâyelerini o kadar beğenir ki, yazmaya başladığı ilk zamanlar onu taklit etmekten korkar. Hanadan’a göre edebiyat; insanı, hayatı, dünyayı anlatmaktır. Bir diğer ifade ile insanın hayatı değiştirme mücadelesidir. Hanadan, eserlerinde kahramanlarının duygularını, hissiyatlarını, neyi yapabildiklerini ve neyi yapamadıklarını anlatır. Hanadan’a göre sanatçılar toplumun aynasıdır. Toplumda yaşanan çalkantılar, savaş, ahlaka aykırı durumlar, ölüm gibi her konunun sanatçılar tarafından kaleme alınması gerekir. Fakat konu veya olay anlatılırken sonunda iyi olanın, erdemli olanın başarıya kavuşturulması ile okuyucu kitlesi aydınlatılmalıdır. Hanadan’ın eserleri incelendiğinde de olay hikâyesi yazdığı ve hemen hemen hepsinde bir mesajın olduğu görülecektir. Eserlerinde her kesimden ve her yaştan insan görmek mümkündür. Yugoslavya topraklarında farklı milletlerin, farklı inançların aynı çatı altında yaşamasını yazar eserlerine taşır. Kahramanları arasında Türklerin yanı sıra bazen bir Sırp, bazen bir Sloven, bazen bir Boşnak, bazen ise bir Arnavut da olabilir. Hanadan, insanın okudukça yeni bilgiler öğrendiğine, diğer yazarların dünyaya bakış açısını idrak ettiğine inanır. En önemlisi insanın okuyarak teknik öğrenmesidir. Okuyan insan hikâyenin, romanın metodlarını çözer. Daha sonra insanın kabiliyeti ve bilgi birikimi ortaya çok güzel eserler koymasına vesile olur.

Hanadan üniversite yıllarında Türkiye’den gelen misafir öğretim görevlileri tarafından desteklenir. Bilhassa İdris Güven Kaya’nın teşvik ve yönlendirmeleriyle yazma konusunda cearetlenir. Tan gazetesinde çalışmaya başladıktan sonra ise, Yugoslavya’nın önemli Türk şair ve yazarlarından Necati Zekeriya ile tanışır. Zekeriya, Hanadan’a hem yeni hikâyeler yazmasını hem de içeriğini zenginleştirmesini tavsiye eder. Bu tavsiyeler Hanadan’ın bilhassa hikâye yazmasında çok etkili olur. Hanadan’ın, yazarlık serüveninde başta Ömer Seyfettin ile Orhan Kemal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yaşar Kemal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Aziz Nesin ve Tarık Dursun gibi daha evvel Tan gazetesi münasebetiyle tanıdığı Türk yazarların etkisi olur. Hanadan’ın ilk hikâyesi Tan Gazetesi’nde, daha sonraki hikâyeleri ise, Çevren, Çığ ve Sofra ve Kuş gibi dergilerde yayınlanır. Yazar eserlerinde, toplumsal sıkıntıları, yeni neslin cehaletle mücadelesini, geçim sıkıntısını, gurbeti, kent hayatına özenen insanların çelişki ve hüsranlarını, taassubu ve göç olgusunu işler. Göç olgusu geniş bir yer tutar.

Hanadan’ın ilk eseri olan “Yazgı” adlı hikâye kitabı 1982 yılında basılır. Yazar, bu eserde köy yaşamının gerçeklerini kendine özgü bir üslupla ele alarak dikkatleri üzerine çeker. 1985 yılında “Duygu Tutsağı” adlı ikinci öykü kitabını yayımlar. Toplam on iki tane hikâyenin bulunduğu bu kitapta yazar daha çok köy ile kent hayatını ele alır. Kent hayatına özenen halkın karşılaştığı sorunlar, çelişkiler, insanların yabancılaşması, bireyselleşmesi yazarın öne çıkardığı konulardır. 1987 yılında çıkardığı “Sel” adlı romanı Yugoslavya’da Türkçe yayımlanan ilk romandır. Yazar Sel’de, daha evvel hikâyelerinde ele aldığı köy hayatını daha geniş şekliyle yeniden ele alır. Hanedan’ın 1989 yılında yayımladığı “Yıldızlı Ev” adlı çocuk öykülerinin bulunduğu bir kitabı daha vardır. Bu eser yazarın Türkiye’de çocukluk yıllarında başından geçen hikâyelerle doludur. Hanedan’ın “Sel” romanı dışında, yine roman türünde kaleme aldığı ve birbirinin devamı niteliğinde olan bir de üçlemesi vardır. Bunlar, “Taş Yerinde Ağırdır” (2002), “Başka Olur Rumeli’nin Harmanı” (2003) ve “Elveda Hüdavendigar Diyarı” (2013) dır. Bu üçlemenin ana konusu göçtür. “Balkanlar’da yaşayan Türkler ve müslümanlar, Osmanlı buralardan çekildikten sonra çok büyük zulüm ve baskılara maruz kalır. Bu dönemde başlayan göçler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye yönelik büyük göçlerle devam eder. “Romanda işlenen olaylar İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından yaşanır. Ama ana mekân Mamuşadır. Gerçekten yaşanmış, komünist rejimin müslüman halk üzerindeki baskıları esas konudur.

Yazar, hikâye ve romanları münasebetiyle de çeşitli ödüller alır. Eserleri Sırpça ve Arnavutça’ya da çevrilir.

Eserleri: Hikâyeleri: Yazgı, Tan Yay., Priştine 1982, Duygu Tutsağı, Tan Yay., Priştine 1985, Yıldızlı Ev (Çocuk Öyküleri), Tan Yay., Priştine 1989

Romanları: Sel, Tan Yay., Priştine 1987, Taş Yerinde Ağırdır, BAF Grafik Kırtasiye Şirketi, Prizren 2002, Başka Olur Rumeli’nin Harmanı, BAF Grafik Kırtasiye Şirketi, Prizren 2003, Elveda Hüdavendigar Diyarı, BAL-TAM Yayınları, Prizren 2013, “RUMELİ’DEN ÇIKTIK YOLA” BAL-TAM Yayınları, Prizren 2015

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

BAŞBAKAN MUSTAFA MAMUŞA’YI ZİYARET EDECEK

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
jojobetCasibom GirişJojobet Giriş YapcasibomMeritking Girişholiganbet girişbaywincasibom güncelcasibom girişdeneme bonusuCASİBOM GÜNCELcasibom girişcasibomgrandpashabet giriş