a
" alt="b">
" alt="b">

TÜRKİYE’DE BATI AZERBAYCAN İZLERİ: REVAN TÜRKLERİ’NİN CUMHURİYET’E KATKILARI

Revan Türkleri. Karapapak Türkleri. Karakoyunlular. Ağbabalılar. Türkiye’de bu isimlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Kulağa farklı gelse de tüm bu isimler Batı Azerbaycan anlamına geliyor. Daha çok Ravan Türkleri olarak bilinirler. Göyçeli de olsa, Zengezurlu da olsa, Amasyalı da olsa, Ağbabalı da olsa…

Tarihin acı hafızasında Revan Türkleri

Revan Türklerinin ilk göçü 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması ile kayıtlara geçmiştir.

İşgal ettiği topraklarda kendisini güçlendirmek isteyen Çarlık Rusyası, Edirne Antlaşması ile Osmanlı Devleti ile anlaşmaya vardıktan sonra 1829 yılından itibaren işgal ettiği ancak sindiremediği topraklarda hızlı bir Ermenileşme sürecini başlatmıştır. Bununla yetinmeyerek, nüfusun üçte birinin bile Ermeni olmadığı Revan ve Nahçıvan Hanlıklarını yapay göçlerle Ermeni Eyaleti ilan etti.

Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarına Devlet Desteği Ajansı’nın desteği ile “Kızılbaş” Gençleri Eğitim Sosyal Birliği tarafından yürütülen proje kapsamında fikrilerine başvurduğumuz Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi Aygün Attar, şunları kaydetti:

“Hem siyasi hem de ekonomik nedenlerden dolayı göç ettirilen insanlar var. Bunlardan araştırma konusu olarak kitap ve makalelerimde özellikle Azerbaycan Türklerinin etnik ve dini kimlikleri nedeniyle göçe maruz kalmaları üzerinde duruyorum.

Çarlık Rusyası, Birinci Dünya Savaşı öncesinde o dönemden bu yana bu topraklarda yapay bir devlet kurmayı amaçlayan bir strateji uygulamaktadır. Daha sonra Bolşevik Rusyası, Çarlık Rusyası’ndan farklı bir ideolojiye sahip olmasına rağmen aynı stratejiyi izledi. Bu, bölgede yapay bir Hristiyan kimliğiyle var olan Ermenistan üzerinden uygulandı. Bu nedenle Ruslar, orada yaşayan Türkleri sürmek için Ermenileri silahlandırmaya başladı. Ayrıca millî ve dini sebepler bahane edilerek soykırıma maruz kaldılar.”

Bu politikalar ahalinin Revan’dan göç etmesine neden oldu. Onların bir kısmı Kacarlar’a, diğer kısmı ise Osmanlı’ya sığındılar. Revan’a yakın Osmanlı topraklarına – Iğdır’a, Kars’a, Ardahan’a yerleştiler. Umutları bir gün geri dönmek yönündeydi. Göç tam tamına bir asır devam etti. Ev ev, mahalle mahalle, şehir şehir göç etmeye zorlandı Batı Azerbaycan ahalisi.

“Bu coğrafyaya baktığımızda sadece Kars’ta değil, Elazığ, Muş, Bitlis, Amasya gibi illerde de Azerbaycan Türkleri nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktadır. Amasya Merzifon’da nüfusun yüzde doksanı Kafkasya’dan yani Revan Hanlığı’ndan gelen Azerbaycan Türklerinden oluşmaktadır.” diyor,

Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gaffar Çakmaklı.

Tarihçi Anar Can Kıtay’ın sözlerine göre, Iğdır, tarihi Revan eyaletinin ve daha sonra Revan Hanlığı’nın bir ilçesi olarak görülüyordu: “Ermenistan’ın kurulmasından sonra Iğdır, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kaldığından, bölge nüfusunun büyük bir kısmı, Türk ve Müslüman bir devlete göç etmeyi seçmişlerdir. Bugün Türkiye’de “e-devlet” programıyla soylarını kontrol eden çoğu Iğdırlının soyunun Revanlı olduğu gözüküyor.”

Unutulmayan acı hatıralar, o topraklardan ayrı düşmüş olsalar da orayı hiçbir zaman unutmadılar. Nine ve dedeler, yurt hasretini çocuklarına ve torunlarına sözlerle aktardılar. Destanlarımız gibi. Ve hepsi Batı Azerbaycan özlemiyle bu dünyadan ayrıldılar…

Akrabaların yarısı Türkiye’de, yarısı da Sovyet Azerbaycanı’nda yaşıyordu. Sovyet sisteminin kara listesinde yer alan bu insanlar ne kardeşlerinden haber alabiliyor ne de normal vatandaş gibi faaliyetlerini sürdürebiliyorlardı.

Batı Azerbaycan Topluluğu Barama Bölge Teşkilatı Başkanı Osman Hacıyev de o göçün mağdurlarından biri ve o dönemle ilgili nine ve dedesinden duyduklarını şöyle aktarıyor:

“Dedelerim üç erkek kardeşti, ikisi – Osman ve Yasin – Sovyet hükûmeti tarafından kurşuna dizildi. “Molla Ömer” lakaplı üçüncü kardeş Ömer ise din eğitimi almıştı. Kuzenleriyle birlikte Türkiye’ye sığındı. Kızının anlattığına göre Kars’ın Selim köyüne yerleşmişler. Ölümünden birkaç gün önce mezar kazıcılarıyla birlikte mezarlığa gitmiş. Onlara mezarını hangi tarafa doğru kazacaklarını göstermiş. Mezar kazıcılar bu yönün kıbleye doğru olmadığını söyleyerek, neden mezarı böyle kazdırdığını sorarlar. “Benim kıblem Lembeli’dir” der. İstediği şekilde de gömülmüş. Bugün bile o mezarlığa gittiğinizde tüm mezarların kıbleye baktığını, sadece Molla Ömer’in mezarının Lembeli’ye doğru olduğunu görürsünüz.”

Batı Azerbaycan’a geri dönüşe olan inancım, artık bir umut var.

Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev’in emriyle Karabağ’ın her karışını düşmandan kurtaran cesur ordumuz ve dünyaya meydan okuyan diplomasimiz sayesinde sadece kaderimizdeki iki yüz yıllık toprak kaybı algısı sona ermedi. Hem de Karabağ Zaferi Batı Azerbaycan’ın ateşini yeniden alevlendirdi.

“Zengezur, Göyçe, Revan, bizim tarihi topraklarımızdır. İnsanlarımız yüzyıllar boyunca bu topraklarda yaşamışlardır. Ancak Ermenistan yönetimi yüzbinlerce Azerbaycanlıyı ata topraklarından sürmüştür.”

Başkomutan’ın Zafer Geçit Töreni’nden verdiği bu mesaj, hayali çok güzel olan Revan’dan Zengezur’a kadar olan o topraklara dönebileceğimiz umudunu uyandırdı.

Ve biz artık bu hayalin gerçekleşeceğine inanıyoruz. Çünkü Cumhurbaşkanı’mız neyi, ne zaman yapacağımızı hepimizden daha iyi biliyor ve o açıdan ata topraklarımıza döneceğimize inancımız tam.

Agil Alesger, Bakü

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

MAMUŞA KÜLTÜR MERKEZİ İÇİN İMZALAR ATILDI

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............