a

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

DR. ATAKAN KORO

Dünyayı kasıp kavuran salgın nedeniyle cumhurbaşkanı, zamanında, olağanüstü hâl ilan edilmesi gerektiğini söylediğinde haklıydı. Cumhurbaşkanının önerisini desteklediğini ifade eden içişleri eski bakanı da haklıydı. Hükûmet ilk başlarda olağanüstü hâlin gerekli olmadığına dair tutum sergilediyse de, sonrasında işin ciddiyetini anlayıp, vatandaşların belli saatlerde serbest dolaşımını kısıtlayan bir uygulamayı devreye soktu. Olayın ne kadar tehlikeli olduğunu çok önceden bilenlere göre bu karar her ne kadar geç alınmış bir karar olsa da, olaya “zararın neresinden dönersen kârdır” tarafından bakıp, uygulamanın yarar sağlayacağına dair bir ümit belirdi.

Ancak çok geçmeden, resmî makamlardan gelen bir açıklamayla bu ümit yeşeremeden soğuk havaya maruz kaldı. Cumhurbaşkanı, hükûmet tarafından alınan bu kararın vatandaşların serbest dolaşım hakkına uygun olmadığını belirtip, kararın anayasa mahkemesi tarafından değerlendirilmesini talep etti. Anayasa mahkemesi de bu kararın anayasal haklarla bağdaşmadığını yazılı olarak açıklayıp, kararın yürürlükten kaldırılması için hükûmete 13 Nisan’a kadar süre verdi.

Hükûmet, hem anayasa mahkemesi belki kararından vazgeçer hem de yasağa ayak uyduramayanların hayli çok olması nedeniyle serbest dolaşım saatlerini arttırdıysa da, anayasa mahkemesi bu konudaki kararını değiştirmedi.

Bu yazı yazıldığı esnada teşhis edilenlerin sayısı 200’e doğru tırmanırken, karantinaya alınan yerleşim birimleri artarken, Dünya Sağlık Örgütü durumun kötüleşmesi hâlinde Kosova’nın tam olarak hazır olmadığına ve bunun için hızlı adımlar atması gerektiğine dair uyarırken, yetkililer Türkiye, ABD, AB, BM ve uluslararası diğer kurum ve kuruluşlardan yardım talep ederken, sağlık uzmanları ülkedeki kapasitenin salgınla mücadelede henüz yeterli düzeye ulaşamadığını ve ulaşması için zamana ve imkâna ihtiyaç duyulduğunu belirtirken, sağlık çalışanları durumun daha kötüye gitmemesi için gece gündüz demeden çalışırken, anayasa mahkemesi aldığı karara uyulması için diretecek mi?

Kısmî sokağa çıkma yasağı kararı alındığında, serbest dolaşım saatlerinin bile amaçdışı kullanıldığı için yetkililer bu saatleri değiştirmek ve azaltmak zorunda bırakılırken, sırf muhâlefet olsun diye karara uymayacaklarını söyleyenler varken, bana bir şey olmaz, evde oturmaktan canım sıkılıyor gibi türlü bahanelerle serbest dolaşım saatleri suiistimal edilirken, yasağı delmekle farklı bir şey yapıyormuş gibi zannedenler ortalıkta dolaşırken, sorumsuz kişiler yüzünden yerleşim birimlerinin karantinaya alınması mecbur edilirken, bu sokağa çıkma yasağı 13 Nisan’da yürürlükten kaldırılsa bile insanlar evde kalmaya devam etmeyecekler mi?

İnsanî ihtiyaçların kısa zamanda giderilmesi için verilen serbest dolaşım saatlerinde gezintiye çıkanlar, tanıdıklarıyla oturup sohbet edenler tam olarak ne yapmak istemektedirler?

Salgın öncesi zamanlarda çocuğunun dışarı çıkmamasına bir şey demeyen, hatta çoğu kere sokağa çıkmasına dahi izin vermeyen ebeveynler, neden şimdi sokağa çıkma yasağı saatlerinde bile çocuklarının sokakta kalmasına izin vermektedirler? Okulların tatil edilmediğinin, sadece şartlar gereği uzaktan eğitim verildiğinin farkında değiller midir?

Başta sosyal medyada olmak üzere, insanların yaşamak için çalışması gerektiğini, dolayısıyla sokağa çıkma yasağının olmaması gerektiğini iddia edenler, çok değil, 21 sene önce bu zamanlarda sokağa çıkma yasağı ilân edilmediği halde sokağa çıkıp, serbestçe dolaşabiliyorlar mıydı?

Bir söz vardır ya, tahammül edilebilir tek acı başkalarının çektiği acıdır, diye, işte bu insanlar bu acıları kendileri veya çok yakınları çekmedikleri için kurallara uymayı istemiyorlar. Yoğun bakım birimlerinde neler olduğunu görmedikleri için alınan tedbirlere karşı geliyorlar. Sağlık çalışanlarının bu salgınla nasıl savaştığını anlayamadıkları için uyarıları dikkate almıyorlar. Süreci genelde görsel yayından takip ettikleri için salgının kendilerine asla bulaşamayacağını sanıyorlar.

Sağlık uzmanları ellerin sık sık ve en az 20 saniye boyunca ovalayarak yıkanmasını önerdiğinde, aslında derinin çatlamasını mı istiyorlar? Sosyal mesafenin korunmasını tavsiye ettiklerinde, aslında insanları asosyalleştirmeyi mi düşünüyorlar? Seyahatlerin ertelenmesini ya da iptal edilmesini istediklerinde, aslında dolaşım hakkına mı kastediyorlar? Çevreden ayrıştırılması zarurî görülen insanların sırf sıkıntıdan nasıl bunaldıklarını görmek için mi bunları yapıyorlar?

Bütün bu okuduklarınız sizin için hâlâ bir şeyler ifade etmiyorsa lütfen, sonra bir doktora görününüz! Lâkin şimdi değil. Çünki şu anda doktorlar, hem hasta olanları hem de kendilerini hayatta tutmak için hiç tahmin edemeyeceğiniz bir savaşın içerisindeler.

Sağlık çalışanlarının bu muazzam mücadelesine katkıda bulunmak istiyorsanız: Evde kalın!

Unutmayın! Evde darlanmak, nefes darlığı çekmekten iyidir!

 

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

LEZE’NIN VEFATIYLA KOSOVA’DA BİR SANAT ÇINARI DAHA DEVRİLDİ

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
casibom girişcasibomcasibom girişJOJOBETcasibom girişbahsegelcasibomcasibom girişcasibomcasibom giriş