Bir mektup yazarken birine hitap etmek gerekir. Ben kime hitap edeceğimi de bilemiyorum.Hangi birinize sesimi duyurayım hakikaten bilemiyorum.Ben öylece “konuşayım” birileri kendilerini bu yazılanların içinde bulacaktır diye düşünüyorum.
Yoksa „eheeeey ahali“ diyerek mi başlasaydım, belki de en iyisi bu olurdu, bilemem vallahi.
Kimin hakkı ödenmez demiş atalarımız?Ananın,babanın bir de öğretmenin!Bakarmısınız, öğretmeni ne kadar yüksek bir yere getirmişler.Ana baba yanına koymuşlar.Herhalde doğrusu da budur.Gelgelelim bizim topluma,bizim Kosova toplumumuza.Annelerimizin,babalarımızın değerini ne kadar biliyoruz tartışılır ama öğretmenlerimizin değerini BİLMEDİĞİMİZ kesindir.
Profesör Süreyya YUSUF‘u bundan 36 yıl önce kaybettik.Ölüm onu ani bir kalp krizi sonucu olarak çok sevdiği Türkiyede bulmuştu.O eski Yugoslavya düzeni bile bayağı bir itibar göstererek ülkesine, doğduğu ve yaşadığı topraklara dönmesi için bayağı seferber oldu.Görkemli bir törenle toprağa verildi.Eş,dost,yakınları ve öğrencileri seni ebediyen unutmayacağız diyerek uğurladılar hocalarını.En başta ölüm yıldönümlerinde anıldı.Sonra genellikle ailesinin organizasyonunda yuvarlak yıldönümlerinde anıldı.Bunlar da seyrekleşti sonra.Son olarak 30. ölüm yıldönümünde güzel,derli toplu bir anma yapıldı ki bu vesileyle büyük laflar da ortaya atıldı:“Süreyya Yusuf için anma değil.sempozyum yapılmalıdır“,“Süreyya Yusuf ödülü olarak bilim,toplum,sanat ödülü verilnmelidir“,“Süreyya Yusuf Priştine’deki bir sokak adı olmalıdır“ ve buna benzerleri.
Ne oldu?Hiç bir şey!Zaten her zaman anma toplantılarında o andan etkilenmiş olarak bazı iyi niyetli onu tanıyanlar güzel şeyler anlatır güzel şeyler önerirler arkasından da hiç bir şey olmaz diğer bir toplantıya kadar.Bu diğer toplantıda yine coşar duygular ama anlık,saman ateşi gibi sönüverir oracıkta.
Ailesi olarak onu hiç unutmadık ki,ne mümkün.Ama ondan öğrendiğimiz bir haysiyet,bir gurur,mağrurluktan dolayı da, gelin ya ,bizim büyüğümüz,sizin de öğretmeniniz için anma yapın onu sayın deyecek halimiz yok.Bu sizin içinizden gelmeli.Nerede onun yetiştirdiği kadrolar.İkinci dünya savaşından hemen sonra,ülkede okuma yazma seviyesi çok düşükken o Üniversitesini bitirmiş olarak Makednon’ya ve Kosova’da en başta kurslarda yetiştirdiği öğretmenler nerede? Sonra Priştine’deki müdürlüğünü de yapmış olduğu „Meto Bayraktar“ ilk öğretim okulu öğrenci ve öğretmenleri nerede? Priştine ve Prizren’de sadece ve sadece kadro yetiştirmek için Yüksek Pedagoji okullarının kurulmasında önder olan ve orada ders verdiği öğrencileri ve sonradan öğretmen olanlar nerede? Priştine Üniversitesi’nde Türkoloji bölümünün kurulması için ömrünü tüketip ilk hocası olan, orada da yetiştirdiği kadrolar nerede? “TAN“ gazetesine yetiştirdiği gazeteci ve yazarlar nerede? Bu yörelerde dergiciliğin temelini atıp “ÇEVREN”dergisinin ilk Sorumlu Yazarı olarak beraber çalıştığı,onlara bu işte de önderlik yaptığı kadrolar nerede? Yine Priştine Radyosu ,daha geçlerde Priştine televiziyonuna yazılarını tek tek, sabırla düzelten yazıda,gazetecilikte yol gösterdiği öğrencileri nerede? Spikerlere,okuma ve diksiyon derslerini evimizde alanlar nerede? İlköğretim okullarımızda Türkçe dilbilgimizi daha sonra da Lisede türkçemizi onun kitaplarından öğrenen öğrenciler ,bu kitaplardan yararlanan öğretmenler de nerede? “
Gerçek“ derneğinin adını dahi vererek,kurup çalışmalarını defalarca canlandırmakta ön ayak olmuştu,dernek üyelerimiz, sanatçılarımız nerede? Tiyatrocularımız nerede? Onlara da eser yazıp dillerinin gelişmesinde bizat provalarında bulundu onlara da hizmeti geçti onlar da nerede? Neredelerin dahası var inanın ki ,Üsküpte “BİRLİK” gazetesinde,”SESLER”dergisinde,”SEVİNÇ” VE “TOMURCUK” çocuk dergilerinde,onlara eserlerini ve fikirlerini veren “arkadaşları”nerede. Liderlik vasıfları üst seviyede olan Süreyya Yusuf hocanız siyasi çalkantılarda da milettinin önüne geçip onun çıkarlarını en iyi şekilde savunmayı bilmiş olan bir kişiydi. Bu özeliğiyle hatırlasaydınız bari ,ama nerdeeeee.
Geçen yılın son günlerinde Üniversiteden ,Türkoloji bölümünden telefon etiler „ya biz Süreyya Yusuf ödülü gibi bir ödülün olmasını uygun bulduk ve bu sene için bu ödülü de Türkiyeli bir okutmanımıza verdik ama asıl töreni yapmadık“dediler.Ne imiş ,işte 35 ölüm yıldönümü için yetiştirememişler ama gelecek yıl yani bu 2013 yılı doğumunun 90 yıldönümü olduğu için asıl tören bu sene yapılacak da dediler.Güzel de bir tören olabilirdi,Süreyya Yusuf’un hayatta olan kendisi de öğretmen olan eşi var.Toplumda belli bir saygınlıkları olan kızı, birde oğlu var davet edilecek.Güzel bir senaryoyla çok fazla harcama yapmadan da bir şeyler yapılabilirdi.Biz de bekleyelim, görelim dedik.Bekledik ama göremedik.Yine balık hafızalı „aydınlarımızın“ bir saman ateşiydi bu.
Gel gelelim son bir olay da TC Priştine Büyükelçiliğinin organizasyonunda gerçekleşen öğretmenleri anma ve ödüllendirme etkinliğindeki gelişmeler.Öğretmenlerin öğretmeni olarak anılacak, hala içlerinde öğrencileri olan,Süreyya Yusuf,bu kişiler tarafından hiçbir şeye layık görülmüyor.Süreyya Yusuf’un kayıdı yapılmasa bile,ki kızı tarafından söylenilen tarihlerde gereken işlemler yapılıp kayıtlara geçirilmiştir.Ama,diyorum, kayıdı yapılmasa bile o öğrencileri tafından ,bu halk tarafından unutulmamalıydı.Ben TC Büyükelçiliğine,Büyükelçimize,yada Türkiye’den gelen görevlilre hiç bir şey demiyorum,onlar hata da yapabilir,ama hemşerilerim siz bu hatayı yapmamlıydınız.Büyükelçiliğin bir görevlisiyle bizat konuştum.Bana“aktiv olan öğretmenlere ve emekli olup maddi durumları kötü olanlara yardım verilecek.Merhum olanlardan özellikke ailelerinin durumu iyi olanlar şu anda kapsanmamışlar“dedi.Büyükelçiliğin sadece teknik işleri yaptığını da söyleyerek,anılacak olan öğretmenlerimizin adlarını “Yunus Emre”derneğinin saptadığını da söyledi.Ama icratta başka bir şey olduğunu anladık.
Sonunda bir de güzel örnek vereyim bari.Ama nereden? Türkiye’den.Edirne’den. Edirne Trakya Üneversitesi“Eğitim Fakültesinin yeni binasında ,bundan iki yıl önce Süreyya Yusuf amfitiyatrosu açılmış.Çok değerli hemşerimiz Prof. Dr. Hilmi İbar önerisiyle Üniversite Senatosu Süreyya Yusuf’un kişilik ve eserlerinden etkilenerek, üniversitelerinde bir amfitiyatronun Süreyya Yusuf olarak adlandırılmasını uygun bulmuş.Bundan da görülen nedir? Değerler,değerleri bilenler tarafından takdir edilir.Hiç bir zaman o yöre için emeği geçmeyen bir Türk aydınını,Kosova’da olsa bile,en başta insanlığa sonra da Türklüğe yaptığı hizmetlerden dolayı değerlendirmeyi bilenler var .Burada ise…
Bunun üzerine daha ne desem ben.Geçmişini,tarihini bilmeyenler,onu unutanlar asla tarih yapamazlar.Süreyya Yusuf isminde bir büyüğünüz vardı eeeey ahali
Oğlu olmaktan gurur duyan
Dr. Taner Yusuf
Prişitine
16.12.2013
ÜNLÜ SANATÇI METİN ŞENTÜRK KOSOVA’YA GELİYOR
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI