a
" alt="b">
" alt="b">

SON BEŞ GÜN…

Bir işin büyük bölümünün yapılıp sonuna yaklaşıldığını anlatmak için  sık sık “yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik” deyimini kullanırız. Bu deyim, “bir işin çoğunu yaparak, bitirecek duruma getirmek” manasında kullanılır.

Bence tam da  Kosova’da sona yaklaşan nüfus sayımı için geçerli olabilecek bir deyim. Son beş gün kaldı…

Biz Kosovalı Türkler için, varlığımızı sürdürebilir hale getirmekte alternatifi olmayan bu kapsamlı sürecin sayılı günleri kaldı.

Son üç ayda birçok etkinlik ve farklı programlarla nüfus sayımının  önemine sayısız kez vurgu yapıldı, nüfus sayımında ulusal kimliğimizi beyan etmenin, bu topraklarda Türk varlığının kalıcı olması için nasıl bir kerameti olduğunun defalarca altı çizildi.

Aslında kendine Türk diyen sıradan vatandaş olsun, aydın olsun, esnaf olsun, yönetici olsun, her birimiz  nüfus sayımını, başarıyla sonuçlandıracak bir misyon olarak belledik. Bu da doğru bir yaklaşımdı. Şimdi bu misyonu sonuna kadar yerine getirmek için az bir zaman kaldı.

Demem o ki, nüfus sayımına hala katılmamış, hala kaydını yaptırmamış bir insanımız varsa eğer, fazla vakit kaybetmeden ya Türk sayım memurunu telefondan arayarak  kaydını yaptırmasını isteyecek, ya da yaşadığı belediyeye gidip, kaydını yaptırması gerekecek.

Çünkü nüfus sayımı, ihmale gelmeyecek kadar hafife alınacak bir konu değil, asla yabana itilecek bir mesele değil, hiçbir şekilde göz ardı edilecek bir mevzu değil, önemsiz ve sıradan bir işlem  hiç de değil!

Hadi son bir vuruş kaldı, bitirelim şu işi…Aksi halde vizyonu olmayan bir avuç insan durumuna düşebiliriz maazallah.

Geri dönüşü ya da geleceği çalınmış bir toplum yerine, geleceği parlak olan, Türklük ve Türkçe’nin meşalesini gururla taşıyacak genç nesillere güzel bir gelecek vaat eden bir toplum olmaya devam edelim.

Nüfus sayımı ile alakalı görevimizi yerine getirmemek, kimliğimizi korumakta, dilimizi, eğitim ve kültürümüzü muhafaza etmekte, haklarımızı daha ileri bir seviyeye taşımakta aydınlanamamışız demektir. Bunu hiçbirimiz  istemeyiz.

Umutlarımızı, hayallerimizi diri tutmak için son hamleyi yapalım, kendini Türk bilen, kaydını Türk olarak yaptırsın ki, gururla herkese “Biz varız, var olmaya devam edeceğiz” diyelim.

Ercan Kasap

13.05.2024

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

MÜSTERİH OLALIM…

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............