a
b
b

“ŞİİRE OLAN TUTKUM, ANNEMİN BANA MANZUME ÖĞRETİLERİNE DAYANIR”

Şair; kimi zaman içindeki çocuğu izleyerek yazar duygularını. Günlük hayatın sıradanlığını zihnimizde berraklaştırıp düşüncelere sevkeder. Yazdığı şiirler, okuyucuyu kalbinden yakalayarak, duyguların ayak izlerini takip ettirir. Kimi zaman da, derin duyguların  içerisine çekerek kendisiyle ağlatır ki, yazdığı şiirin asırlar öncesinden geldiği hissini uyandırır. Taner Güçlütürk de böyle bir şair işte. İlk şiir kitabı Dilime yaslar yakışmazda bir dönemi anlatırken yaşattığı duygular tarif edilemez. Taner Güçlütürk ile şiir ve kitabı üzerine sıcak ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.

-Kitabının ismi ile başlayalım “Dilime Yaslar Yakışmaz”. Çok şey anlatıyor aslında… Ve iddialı bir isim…

Dilime Yaslar Yakışmaz benim kitabımda yer alan bir şiirin de adı aynı zamanda. Dilime Yaslar Yakışmaz şiiri, 2000’li yılları sonrasında verdiğimiz Türkçeyi yaşatma ve resmileştirme mücadelesini yansıtan bir şiirdi. Kitabı baskıya verirken yayın evi, şiirin adını kitabın adı olarak da kullanmak istedi. Bende kabul ettim, çünkü kitaptaki diğer eserler de bu dönemi yansıttığı için kitaba uygun bir başlık olur diye düşündüm.

– Sadece aşk şiirlerinin yer aldığı bir kitapta olabilirdi ama biliyoruz sıklıkla dile getirdiğin bir dönemi anlatıyor kitabın. Biraz açar mısınız bunu?

– Bu eser benim 20 yıllık çalışmalarımın yer aldığı bir kitap. Ve aynı zamanda 20 yıllık bir dönemin aynası. İçerisinde üç türde şiir var.  Lirik, toplumsal ve evrensel temaları işledim. Bunlar arasında toplumsal konular söz konusu olduğunda bizim Kosova toplumuyla beraber Türk toplumunun en buhranlı dönemlerinden birine denk geldi. Başlarda kitabı yayımlamakta tereddüt ettim. Ancak sonra yayımlamazsam bu şiirlere haksızlık olacağını, okurları karınlıkta bırakacağımı düşündüm. Aslında bu kitabı yayınlamak, halkımızın sesi olmak, bir döneme ayna tutmak olacağını düşündüm ve kitabı yayımlamaya karar verdim.

– Eseri yayınlarken başlıca amacın neydi, hangi fikirler geçiyordu aklından ?

– Biliyorsunuz bizim Türkçeyi yaşatma mücadelemiz var. Ve bu mücadele sadece edebiyat alanında değil her alanda veriliyor. Aslında benim gayem Türkçe edebi yaratıcılığı sürdürmektir. Ama bu şiirler edebi yaratıcılığı sürdürmek gayesiyle yazılmadı. Küçük yaşlardan beri şiire bir eğilimim vardı. Dolayısıyla bu şiirler yazılırken, şiir yazma gayesiyle yazıldı.

 

– Şiirlerini yazarken nelerden ilham alıyorsun ve nasıl bir ruh halinde yazıyorsun?

– Hiçbir zaman oturup da ben şiir yazayım demedim. Öncelikle bir duygu birikimi, yaşanmışlık birikimi olmalı. Ve beklemediğiniz bir anda bu birikim kağıda dökülebiliyor. Şiir yazabilmem için bir müzik tınısı ya da toplumsal bir olay da yeterli olabiliyor.

– Neden şiiri tercih ettin, sonuçta kendini ifade etmenin değişik yolları var?

– Bilirsiniz, bizim okul yıllarında öğretmenlerimizin teşvik ettiği bir türdür şiir. Ama bunun bende daha öncesi var. Annemin bana manzume öğretilerine uzanır bu iş. Çocukluk yıllarımda annem bana hep manzumeler öğretirdi. Ve misafirler geldiği zaman, ben kapı arkasını kendime sahne seçer ve misafirler karşısında manzumeler okurdum. Daha sonra da öğretmenlerimin teşvikiyle şiirle uğraşım devam etti.

– Senin için şiir nedir veya ne değildir?

– Benim için şiir ilk önce, belli kriterler çerçevesinde oturtulmuş ve içerisinde sanat ile estetik barındırması gerektiren bir olgudur. Şiir her zaman içinde bir estetik ve fikir barındırmalıdır. Bir fikir ve estetik barındırmayan bir şiir benim için şiir değildir.

– Şu ana kadar kaç şiir yazdın? Gün yüzüne çıkmayan cevherler var mı?

Evet var. Ve bu eserler ikinci kitabımda gün yüzünü görmeyi bekliyor. Dilime Yaslar Yakışmaz kitabı basıma verilirken 100’e yakın şiirim vardı. Ancak kitabım için 75 tanesini seçtim. Geriye kalan 25 tane yayımlanmadı. Onun dışında son dönemlerde yazılan, yayımlanmayı bekleyen ve edebi yaratıcılıkta iddialı olduğum şiirlerim de var. Bu şiirleri edebi yaratıcılığımız açısında umut verici olarak görüyorum. /kosovaport/

 

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

ÖĞRENCİLERDEN REKTÖRE ÜLTİMATOM

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
casibomjojobetCasibom GirişJojobet Giriş YapcasibomCasibomMeritking GirişBets10holiganbet girişmarsbahis giriş