a

Plastikten yok oluşa..

Biz farketmesek de hayatımızın büyük bir parçası olan plastik aslında düşündüğümüz kadar da masum değil. Plastik,ısı ve basınç etkisiyle biçim verilen, organik veya sentetik olarak üretilen maddedir ve petrolden üretilir. Zararları nedeniyle birçok ülkenin gündeminde yer alsa da, Kosova gibi gelişmekte olan ülkelerde plastik kullanımının alarmı hala verilmedi. Bu yazıyı yazmamın en büyük nedeni de insanlar bilinçlendirildiği takdirde bazı şeylerin değişebileceğine inanmamdır. Marketten aldığımız iki tanecik ürün için bile plastik poşet kullandığımız bu günlerde kendi sonumuzu getirdiğimizin farkında değiliz.
Tek kullanımlık plastikler doğaya ciddi zararlar vermektedir. Bunlar arasında poşetler, plastik piknik setleri, pet şişeler, pipetler, kulak çubukları gibi birçok ürünler yer almaktadır. Doğada ayrışmadan 400 yıl boyunca kalan bu plastikler birçok canlının ölümüne neden oluyor. Deniz canlıları plastiği gıda sanıp yiyorlar. Nasıl mı? Deniz ve okyanuslara dökülen birçok plastik kısa bir süre sonra bir mikrop tabakası tarafından sarılıyor (Plastisfer). Bu sümüksü tabaka bazı kimyasallar salgılıyor ki bu da plastiğin yiyecek gibi kokmasına neden oluyor. Ayrıca plastiklerden yayılan dimetil sülfit (DMS) adlı kimyasal birçok hayvanı kendisine çekmeyi başarıyor. ‘’Peki bundan bize ne?’’ diyorsanız eğer, benim de size şu soruyu yöneltmekten başka bir çarem kalmıyor. Hiç deniz ürünü yemiyor musunuz? Çoğu deniz ürünün içinde artık plastik var ve siz bu ürünleri yediğiniz takdirde vücudunuzun sindirim sisteminin hiç de alışık olmadığı plastiği vücudunuza buyur ediyorsunuz. Dönelim deniz canlılarına. Plastik yiyen bu canlılar çoğunlukla boğularak ölüyorlar. Kıyıya vuran hamile balınanın içinden 20 kg plastik çıktığı haberini hepiniz okumuşsunuzdur. Birçok kuş da plastik yediği için boğularak öldü. Eğer bir şeyler yapmazsak bu olaylar daha da çok artacak. Çünkü ne yazık ki, önümüzdeki yıllarda denizde balıktan çok plastik olacak. Plastik dolu bir denizde yüzmek ister miydiniz?
Plastikler sadece deniz canlılarına değil bizlere de ciddi zararlar vermekte. Mikroplastikler insanın çıplak gözüyle göremediği, 5 mm’den küçük plastiklerdir. Bunlar su filtrelerinden rahatça geçebiliyor ve yapılan araştırmalara göre şehir şebeke sularının %80’inden fazlasında mikroplastik yer alıyor. Bunun yanısıra kullanılan plastik biberonlar bebeklerin gelişiminde çok büyük zararlar oluşturuyor. Vücuttaki östrojen hormonunu taklit eden BPA kimyasalı, kadınlık hormonuna dönüşüyor, beyin ve kalp gelişimini olumsuz etkiliyor ve diyabet rahatsızlıklarına sebep oluyor.
Tüm bunlar size yetmedi mi? İşte bazı çarpıcı gerçekler (Greenpeace resmi sitesinden alınmıştır) :
– 1950’lerden bu yana yaklaşık 8.3 milyar ton plastik üretildi. Bu 1 milyar filin veya 47 milyon balinanın ağırlığına eşittir.
– Okyanuslara her yıl 8 milyon ton plastik giriyor. Bu da, okyanuslara her dakikada bir kamyon dolu plastik girmesi demektir.
– Her 10 deniz kuşundan 9’u, 3 deniz kaplumbağasından 1’i, balina ve yunusların yarısı plastik yedi.Okyanusların en derinlerinde yaşayan canlılar bile plastik yedi !
– 2050 yılına geldiğimizde deniz ve okyanuslarımızda 12 milyar ton plastik olacak..
Sadece bunlar da değil..
– Dünyaca ünlü kahve şirketleri her yıl 4 milyar tek kullanımlık kahve bardağı üretmekte
– Ünlü gazlı içecek firmaları tek başına yılda 100 milyar şişe üretiyor.
Bu tür ürünleri kullanmadan önce bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum.

Peki ne yapmalı? Bunun en net cevabı plastik kullanımını durdurmak. Çoğu ülke bu konuda çalışmalar yürütmekte. Birçok yerde plastik poşetler ücretli oldu. Elbette ki kesin bir çözüm değil. Parası olan kullansın demek gibi bir şey olmuş sanırsam.. Bu konuda büyük adımları ülkeler ve plastik üretiminde ve kullanımında önde gelen firmalar atmalı. Fakat gerekeni onlar yapsın diye geriye çekilmemek gerekiyor. Bizler de plastik poşet yerine bez torbalar kullanıp, plastik tabak, çatal, bardak gibi ürünleri kullanmayıp, kafe ve restoranlarda pipet istemediğimizi belirterek bu adımlarda öncülük yapabiliriz. Zor değil, onlarsız da yaşayabiliriz. Bu yazıyı okuyup da hayatında küçük değişiklikler yapmaya karar veren herkese teşekkür ediyor, hepinizi doğamızı biraz daha önemsemeye davet ediyorum.

İrem Kasap

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Boşnaklar, Kosova’nın en dinamik topluluğu

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
casibomJOJOBETbahsegel