SIRBİSTAN’IN ÖZRÜ BOŞNAKLARIN YALNIZLIĞI ‘ARTIK GERÇEK ÖZERKLİĞE DOĞRU YOLA ÇIKTIK’ DEMELERİNE ZORLADI
Resmi Sırbistan Kosova Kuzeyindeki ırkçı tutumlara yüzsüzlükle destek olurken aynı zamanda Sırbistan’da toplu yaşayan küçük etnik azınlıklara da o etnik hakları teklif bile etmemektedir, diyor Kosovalı analist Shkelzen Maliçi.
Kuzey Kosova’da gergin geçen bir hafta sonrasında, Belgrat iki potansiyel sorunlu bölgenin daha tekrar ortaya çıktığını gördü. İlk önce Sırbistan’ın batısındaki Sancak bölgesindeki bazı Boşnak kesimler, özerklik istediler. Sırbistan analistleri, Sırbistan’ın bu iki bölgesindeki gelişmelerin Kosova krizi ve aynı zamanda Sırbistan’ın yılsonuna kadar AB aday statüsü elde etme hedefiyle bağlantılı olduğuna inanıyorlar. Şu anda Sırbistan, kuzey Kosova’nın yanı sıra AB aday statüsü alma olasılığıyla ilgili başka konular yüzünden büyük bir baskı altında bulunuyor. Sancak sorunu, Sırbistan’daki Müslüman Cemaatinin lideri Müftü Muammer Zukorliç’in 15.9.2011 tarihinde yaptığı bir açıklamayla alevlendi. Zukorliç, Belgrat’ı Sancak’ta Boşnaklara karşı ayrımcılık yapmakla eleştirdi ve Sancak için artık gerçek özerkliğe doğru yola çıktıklarını’ duyurdu. Zukorliç’e destek, Belgrat’ı Sancaklı Boşnaklara karşı “artan bir ayrımcılık uygulamakla” eleştiren Bosnalı Müslüman lider Reis Mustafa Cer iç’ten geldi. Belgrat’ın “bir korku ve linç ortamı” yaratmak istediğini söyleyen Cerim, “Avrupa’da yeni bir kriz noktası” konusunda uyardı. Lider, mevcut atmosferi 1990’larda Bosna-Herek’te patlak veren ihtilaftan önceki ortamla kıyasladı. Cer iç’in yorumları, Sırp hükümetindeki Boşnak parti temsilcileri tarafından onayla karşılanmadı. İktidar koalisyonu üyesi Boşnak milletvekili Meho Ömeroviç, Ceriç’in sözlerinin “rahatsız edici ve tehlikeli” olduğunu ve Sancak’taki Boşnaklara hiçbir fayda sağlamayacağını söyledi. Ömeroviç, “İnananlarını uzlaştırmak yerine, reis yeni bölünmelere ek bir unsur oluyor.” dedi. Sırp analistler,’ Bu sözlerle Ceriç, Sancak meselesini Sırbistan’ın açık sorunlar gündemine yerleştirmek istiyor. Zira Sırbistan üyelik adayı olup AB ile müzakereleri başlatma tarihi alırsa, o zaman Sancak’a artık çok geç olabilir yorumunu yapıyorlar ve Muammer Zukorliç’in çıkışını bununla bağlıyorlar.
dSırbistan’da Sırplar arasında hala bazılarının Balkanların yapılanmasının ve sınırlarının çekilmesinin devam ettiğini düşünmelerinde yatmaktadır. Bu faşizme noktanın koyulduğu ve sınır çizgilerinin çizilmiş olduğunu AB’nin çıkışlarında görmek mümkün oluyor. Mevcut durumda AB içerisinde AB standartları çerçevesinde Sancak’ın özerklik elde etme olasılığının olduğuna inanan sancaklı Boşnaklar Zukorliç etrafında toplanmış kimselerdir. Sırbistan’da ise hala yaşayan ve kendileri çıkardıkları tüm savaşlarda faşist efsanelere ki bunların eski Yugoslavya’da tüm vatandaşlara pahalıya patladığını hatırlatırken nokta koyacak Sırpların toptan yenilgisine doğru yürümekte olduğu iddia ediliyor. Şimdi de bu faşistlerce hala Sırbistan’ın 4 konfederasyon cumhuriyet birliğine Kuzey Kosova, Sancak, Voyvodina ve Sırbistan’ın (dar Sırbistan veya popüler ismi olan Belgrat Paşalığı) olarak düzenlenmesi istendiği ortaya çıkmış bulunuyor. Çünkü bununla en son durumda Sırplar kendilerine gerçi kendi tek milliyetli (uninational) bir uyumlu çevre garanti etmiş olacaklarını sanıyorlar. Sırpların mantıklarına göre bu tür bir Sırbistan’ı yani diplomatik ve askeri güç olarak reyonun öteki devletçikleri üzerinde reyon gücü bir devlet olarak hâkimiyet kurduktan sonra Avrupa Birliği’nin kendilerini kucaklayacağını sanmaktadırlar. Bu tek milliyetli bir ortam Sırpların on yıllarca eğilimleri olarak sürmektedir. Sırbistan’ın şimdi de askeri manevralar yapmak için yedek askerini toplaması haberi tüm Balkanları endişeye sokmuş bu tür “askeri manevraların” geride kalan 20 yıldan fazla Sırbistan dışında Slovenya’dan başlayarak, Hırvatistan, Bosna Hersek ta Kosova’ya kadar zülüm yaymışlardır. Sırplar aynı oyunu 20 yıldan fazla oynamakta ve bu durum da Sancaklıların endişelenmeleri ‘haksız’ kimde diyemez.
Balkanlar yeniden yapılanırken bölgenin en çok acı çekenleri olan Boşnak Müslümanlarının yalnızlığına çare aranıyor konusunda
Balkanlarda ve genellikle konuya iyi gözle yanaşan analistler, Sırbistan Meclisi Srebrenitsa’da Sırpların yaptığı katliamı kınarken kurbanların ailelerinden özür dilemesine karşın eski Yugoslavya için kurulan uluslararası mahkeme ile işbirliği yapılacağını açıklamasına güvenle bakmıyorlar. Sırbistan’ın Batı yanlısı olarak kendisim n batıya tanıtmış olan Devlet Başkanı Boris Tadiç, AB’ye tam üyelik için var gücü ile yıllardır mücadele etmekte olduğunu ama bazı konularda gerekeni yapmadığının farkında değil. Tadiç yönetimindeki Sırbistan’a Sırbistan içerisinde Sancak Boşnakları konusunda gerekeni yapmadığını tespit edenler oldukça artmaktadır.
Sırbistan AB yolunda yeni bir sayfa açmak ve Balkanlar’da elini güçlendirmek arzusundadır. Çok kültürlü demokratik bir Sırbistan görüntü çizmeye çalışan Tadiç Sırbistan Meclisinden çıkarmaya başardığı Sırbistan özür kararı ile AB içinde Sırbistan’ın eski Yugoslavya coğrafyasında yeni stratejiler oluşturmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu özürde AB’nin dayatması, Türkiye’nin uzun zamandan beri AB çerçevesinde yürüttüğü politika ve Sırbistan ile olan sıkı görüşmelerin payının olduğu inkâr edilemez. NATO raporlarına göre dünyanın en hassas, stratejik bölgelerinden birine sahip ülkedir Sırbistan. Bu açıdan bakıldığında Balkanlar’da istikrarın anahtarını elinde bulunduran ülke konumundadır maalesef. Amerika ve Avrupa sürekli Balkanlar’da azınlıklar üzerinde oynuyor, Amerika Kosova’da Balkanların en büyük üssünü oluşturdu. İngiltere, Almanya, Avusturya, Fransa, Yunanistan ve Rusya Balkanlar’da azınlıkları kendi politik menfaatleri doğrultusunda bulundukları yerlerde bölüp parçalama ve zayıflatmaya yönelik çaba sarf ediyor. Sırbistan ise AB’yi fırsat olarak görmekte ve eski gücünü pekiştirme çabasındadır.
Türkiye ise Balkanlar’da Osmanlı geçmişi ile unuttuğu ve ihmal ettiği akraba, din kardeşi topluluklar ile yeniden bütünleşmenin gayreti içersindedir. Bu gayret ve çabanın kolay olduğu kadar, zor ve zahmetli yanını görmek gerekiyor. Balkanlar’da herkesin bir hesabı var. Sırbistan’ın hesabı gayet açık, şu an Balkanlar’da toparlanmaya çalışırken, Rusya ve Ortodoks Kilisesi’nin gücü ile beraber Bosna Hersek içindeki Sırplar üzerinde etkisini pekiştirmektedir. Türkiye Sayın Ahmet Davutoğlu liderliğinde son bir yıldır Balkanlar’da Müslüman toplulukların sorunlarını çözmeye yönelik yoğun çaba göstermektedir. Balkanlar’ın en talihsiz Müslümanlarından olan Boşnakların sorunu çok yönlü bir şekilde devam ediyor. Boşnaklar ağırlıklı olarak Makedonya, Sancak, Karadağ ve Bosna Hersek’te yaşamaktadır. En sorunlu Bosna Hersek ve Sancak Boşnaklarıdır. Sancak Müslümanları maalesef uzun yıllar Sırp politikacılarının yoğun politik ve sosyo-kültürel baskısı sonucunda kendi içinde birlik ve beraberliğini maalesef korumayı başaramadılar. Birlikte siyaset yapma kültürünü geliştiremediler, bunda Sırpların politik oyunlarının payı olmasıyla birlikte, dış etkenlerin de payı var. Sancak Müslümanlarının Türkiye de bulunan akraba toplulukları, STK’lar ve bu güne kadar Türkiye devletinin bölge sorunlarına duyarsız ve uzak kalmasının payı çok büyük. Sancak’ta yaşayan Boşnak Müslümanların sorunlarının farkına çok geç varmış olunması, orada yaşayan farklı görüşlere mensup siyasi ve dini otoritelerin gücünün objektif tarafsız bir şekilde okunmaması hangi noktaya dokunmanın gerekliliğini de tespitte zorluk çıkarmakta ve yanlış adımlar atılmasına sebep olmaktadır. Sancak sorununa taraflı yaklaşan Türkiyeli Sancaklılar maalesef Sancak’ta çok üzücü bir tablonun oluşmasına sebep verdiler. Sırbistan yıllardır Sancaklı Boşnakların Bosna Hersek’deki kardeşleri ile tüm siyasi, dini ve kültürel bağlarını koparmaya çalışmaktadır. Sırbistan, Sancak’ta yaşayan Boşnakları bölmek için elinden geleni yapmaktadır. Karadağ’da yaşayan Boşnaklar ve Makedonya da yaşayan Boşnaklar, azınlık psikolojisi içersinde yalnız ve güçsüz bir şekilde sadece Bosna Hersek’e gözünü dikmiş durumdadır. Balkanlar’da yaşayan Boşnak Müslümanların tek güvencesi hayali güçlü ve dirayetli bir Saraybosna’dır.
Bosna Hersek’i Sancak’tan, Sancağı Bosna’dan ayrı düşünmemiz mümkün değildir. Türkiye’nin Sancak Müslümanlarının siyasi, kültürel ve dini problemlerini iyi okuması ve tarafsız bir gözlem ile doğru tespitler ve sorunlar çerçevesinde çözüm üzerinde karar alması gerekiyor. Bu karar direkt Sancaklı Müslümanlar tarafından değil Bosna Hersek’te yaşayan Boşnak siyasetçiler akademisyen ve din adamlarının oluşturacağı bir istişare ile olmalıdır. Bosna Hersek Müslümanları siyaset ve dini oluşumları ile Balkanlar’daki Boşnakların merkezi konumundadır. Savaşı bitiren Dayton Anlaşması ile yaşam savaşı vermeye çalışan Boşnaklar, anlaşması ile oluşturulan siyasi sistemin artık çökme noktasına gelmesi ile birlikte çok büyük ekonomik ve siyasi sıkıntılar yaşamaktadır. Bosna Hersek’de üç etnik grubun temsil edildiği üçlü Cumhurbaşkanlığı, ortak Parlamanto ve Bakanlar Kurulu’nun oluşturduğu karmaşık yapı ve üç etnik grubun sürekli mücadelesi şeklinde geçen siyasi manevralar ve yönetim tarzı adeta sistemi çökme noktasına getirmiş durumdadır. Bosna Hersek sınırlarında yaşayan Republika Sırpska (Sırp Cumhuriyeti’nin) Sırbistan ile sıkı bağları var. Bosna’da yaşayan Hırvatların ise Hırvatistan devleti ile birlik ve beraberliği var. Boşnaklar ise adeta yapayalnız bırakılmış durumdadır. Sırbistan ve Hırvatistan devletleri AB tarafından tanınan serbest dolaşım hakkına sahip olduklarından, Bosna’da yaşayan soydaşlarına vatandaşlık hakkını da tanıyor. AB’nin de serbest dolaşım hakkını Katolik Hırvatlara ve Ortodoks Sırplara verirken Müslüman Boşnaklara bu hakkı vermemesi AB’nin Hıristiyan kulübü algısını güçlendirmektedir. AB’nin aslında Bosna sorununda başarılı olamadığı siyasi ekonomik istikrarsızlığın çözümünde başarısız olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Özür olayı ile birlikte Sırbistan’dan Balkanların içinde yeni bir barışçıl imaj siyaseti belirlemesi beklenirken Sırbistan içerisinde Voyvodina Özerk Bölgesi ve Sancak konularında olduğu gibi bağımsızlığı 82 devletten tanınan Sırbistan’ın Anayasasına göre hala Sırbistan Cumhuriyeti çerçevesi içerisinde gösterilen sözde Sırbistan’ın Kosova Özerk Bölgesi konusunda da yanlış adımlar atmakta olduğunu tespit etmek mümkün oluyor.
Türkiye-Sırbistan ilişkileri bu iyi niyet çerçevesi dâhilinde götürülmek isteniyor gibi okunsa da Sırbistan Türkiye ilişkilerinde Boşnak siyasi ve dini otoritelerin görüşü doğrultusunda BH Baş müftüsü Mustafa Ceriç ve Muammer Zukorliç’in çizdikleri yol izlenmemektedir. Bosnalı Müslümanların ekonomik, sosyal ve siyasi pozisyonları çok zayıf ve dağınık vaziyettedir. Özellikle Aliya İzzetbegoviç sonrası yerini dolduracak bir liderin bulunamaması Boşnakların en büyük talihsizliğidir. Bosnalı siyasetçilere tecrübe ve bilgi aktarımı ihmal edilmiştir. Balkan Müslümanları ile derin anlamda siyasi ekonomik olarak uzun vadeli bir ilişki Türkiye geliştiremez ise Balkanlar’ın geleceğinde söz sahibi olması için çok zor gibi görünmektedir. Balkanlar da Türkiye olarak çok zaman kaybedilmiştir. Analistler bu açığı kapatmak için doğru saha tespitleri yaparak doğru projeleri doğru adresler ile gerçekleştirebilmekle bölgede söz sahibi olma hakkı kazanılır. Balkanlar’da en çok acı çeken Boşnak Müslümanlarının yalnızlığına çare bulunmalıdır. Çünkü Bosna’nın ve Sancak’ın acil doğru tespitler gereği yönünde siyasi ve ekonomik desteğe ihtiyacı var.
SANCAK’TAN GELEN SESLER: Sırbistan Devleti Sancak içinde Boşnaklara karşı şöyle terör yürütmektedir:
—paralel İslam Topluluğunu kurmakla,
—Dini öğretmenlerin ilk ve ortaokullardan kovulması ile
—Vakıf mallarının soyulması
—Boşnak Milli Konseyinin tanınmaması,
—Enternasyonel (Uluslararası) Üniversitenin akreditasyon iptali,
— İşe alınma sırasında milli ayrımcılık,
—-%50’den fazla işsizlik,
—Ekonomik ayrımcılık,
—Sancak’taki ekonomi üstüne Sırp kontrolü
—Polisiye, jandarma ve askeri manevralar vasıtası ile korku yaratmak,
—Boşnakların tüm istemlerini yok saymak ve saire.
Bu ve daha başka sebepler Boşnakların ve Sancaklıların tüm Sancak şehirlerinde ve kasabalarında sokaklara dökülmelerine, kitlesel olarak gösterilere katılmalarına ve sivil itaatsizlik ifadeleri için temel sebep olacaktır. Bütün bunlar Sancak vatandaşlarının en büyük temsili organı olan Sancak Halk Konseyi daveti ile gerçekleşecektir.(Kaynak: SandzakPRESS. Net’ten bilgiler alınmıştır)
Not: Zukorliç’in sözünün Novi Pazar “Raşka” Fabrikası tekstil işçilerinin ne kadar itibar ettiğini 13.9.2011 tarihinde Zukorliç’in daveti ile protestolara çıkan ve daha sonra da aynı Zukorliç’in daveti üzere protestoyu durdurmaları en iyi şekilde göstermiş bulunuyor. “Raşka” Tekstil Kombinası işçileri Novi Pazar Belediye Binası önünde birkaç hafta kazandıkları davaların temelinde idari ücretlerin ödenmesini talep ettiler
SANCAK’TA BOŞNAKLARA YAPILAN AYRIMCILIKLAR NEDENİ İLE BOSNA HERSEK REİS ULEMASI MUSTAFA CERİÇ’İN YAYINLANAN BİLDİRİSİNİN ÖZETİ : Sancak’tan gelen son haberler nedeniyle derin kaygılarımı bildiriyorum. Gelen haberler Sancak’ta Boşnaklara hayatın tüm alanlarında Sırbistan devleti, onun organları ve kurumlarının gerçekleştirdiği ayrımcılığın artmasından söz etmektedir. BH Reis Uleması Mustafa Ceriç Avrupa kıtasında yeniden bir Hükümet tarafından vahşice bir halkın insan ve ulusal haklarını ihlal edilmesi örneğinin belirdiğini göstermektedir. Boşnaklar Bosna Hersek’te hala toplu mezarlarda soykırım kurbanlarının kemiklerini ararken onların soydaşları üzerine Sırbistan devleti baskıları artırıyor, ayrımcılık yapıyor, onların milli ve dini haklarını boğuyor böylece Bosna Hersek’te soykırım öncesinde gibi korku ve linç havasını yaratmak çabasında bulunmaktadır.
Müslüman Boşnakların dini lideri olarak Sancak’ta Boşnak Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılığa karşı sert protesto ediyorum, Sırbistan’da İslam Topluluğuna yapılan saldırganlığa karşı çıkıyorum, İslam dini eğitimine saldırılara karşı protesto ediyorum ve Sırbistan’da başta Müftü Muammer Zukorliç olmakla Sırbistan’da İslam Topluluğuna tam destek veriyorum diyor Mustafa ef. Ceriç ötekileri arasında bildirisinde. Sonunda da bu bildirisini Mustafa ef. Ceriç şu sözlerle kapatıyor. Sancak’ta Boşnak Müslümanlara karşı ayrımcılık durmazsa dünyada var olan tüm Müslüman kurumların haberdar edeceğim, yardım isteyecek ve bizim dini, kültür ve milli haklarımızın korunmasını isteyeceğim diyor BOSNA HERSEK REİS ULEMASI MUSTAFA CERİÇ’İN YAYINLANAN BİLDİRİSİNDE. (kaynak: Meşihat.org:14.9.2011)
AL JAZERA DA MUSTAFA ef CERİÇ’İN TEPKİSİ ŞÖYLE AKTARILMIŞ OLDU: ‘SANCAK BÖLGESİNDE AYRIMCILIK’
MUAMMER ZUKORLİÇ ‘İN 15.9.2011 TARİHİNDE ÇIKIŞI: ARTIK GERÇEK ÖZERKLİĞE DOĞRU YOLA ÇIKTIK
Sancak’tan temel bilgiler verelim: Sancak; (Bosna-Hersek, Sırbistan, Kosova, Karadağ ve Arnavutluk) arasındadır. Nüfusu 500 bine yakındır. Yüzde 81’i Müslüman’dır. Merkezi Yeni Pazar (Novi Pazar)dır. Sancak 1878 tarihine kadar Bosna-Hersek eyaletinin 7 sancağından biri olup, o tarihte ismi (Yeni Pazar) idi. Sancak, Kıbrıs büyüklüğünde olup, 8.867 kilometrekaredir. Bosna’dan sonra fethi edilen Sancak, Osmanlı akıncılarının üssü idi. Osmanlılar buralara Konya ve Karaman’dan göçmenler yerleştirdiler. Osmanlıdan gelenler, “teslisi” reddeden (Bogomillerle) kaynaştılar. Boşnak ismi Bosnalı manasındadır.
1878’den bu yana 123 yıl içinde Bosna gibi Sancak da periyodik katliam ve soykırımlara maruz kaldı. Ülkemize 123 yıl içinde Bosna-Hersek, Sancak, Kosova, Arnavutluk ve Makedonya’dan gelen göçmen sayısı 5–7 milyon arasındadır. Sancak ile ilgili antlaşmalar şöyledir: 2 Şubat 1877’de Osmanlı Hükümeti Sancak’ı Bosna’dan ayırdı. 1878 Berlin Kongresinde 4 Temmuz 1878 tarihinde aldığı kararla Sancak, Osmanlı idaresinden otonom statüsü verilmiştir. 21 Nisan 1879 İstanbul-Yeni Pazar Anlaşması ile Sancak Osmanlı sınırları dışında ayrı bir varlık olarak uluslararası alanda yerini aldı. 1913 yılında Belgrat Antlaşması ile Sırbistan ile Karadağ aralarında paylaştılar. Zaten 1876 yılında Venedik’te Sırbistan ve Karadağ; Sancak’ı paylaşmak için anlaşmışlardı.
1918 yılında Sancak bağımsızlığı için çalışanlar öldürüldü ve hapsedildiler. 1938’de 40 bin kişi Sancak’tan Türkiye’ye geldi. Daha sonra İkinci Dünya Savaşında 15 bin kişi geldi. 29 Mart 1945’te Sancak’ın özerkliği (otonomisi) yeniden yok edilerek Sırbistan ile Karadağ arasında tekrar paylaşıldı.
Sancak 1878–1913 arasında Osmanlıya bağlı özerk bir topluluk idi. 1913 Belgrat Antlaşmasıyla Sancak, Karadağ ve Sırbistan arasında paylaşıldı. 1913 Belgrat Antlaşması hukuken geçersizdir. Bununla beraber Sancak halkı özerk durumundan feragat etmemiştir. Devletler hukukuna göre Sancak’ın 1878 Berlin Antlaşmasıyla tanınan otonom hakkı mahfuzdur. Sancak Milli Meclis Başkanı Dr. Süleyman Ugljanin’in ifadesinde; Sancak, Yugoslavya’nın toprak bütünlüğüne saygılıdır. Yugoslavya’nın parçalanmasında mücadelesi kanuni çerçevede olmuştur. Hedefleri insan hak ve hürriyetlerine sahip olarak, kendi ülkelerinde yaşamaktır. 1913’ten bu yana çok sayıda katliam ve soykırıma maruz kalan Sancak’ta doğan her 8 kişiden 7’si, 1970 yılına kadar tamamı Türkiye’ye, 1970’ten sonra ise çoğunluğu ABD, Almanya, Kanada ve Avustralya’ya göç etmiştir. İstanbul’un sadece Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa ilçelerinde Sancak asıllı insanların sayısı şu andaki Sancak nüfusunun birkaç mislidir. Rahmetli Turgut Özal, 1983’ten ölümüne kadar Sancak’a çok özel ilgi göstermiştir. Hikmet Çetin’in Dışişleri Bakanlığı devrinde Sancak’ın AGİT ve milletlerarası kuruluşlarda üye olmasında yardımcı olmuştur. Turgut Özal’ın vefatından sonra Sancak’a ilgi adeta, buzluğa konulmuştur.
Mevcut durumda Sancak, Karadağ ile Sırbistan arasında bölünmüştür. Sancak’ın Karadağ ve Sırbistan içindeki sınırları muhafaza edilmek yani Sancak, eski ismi ile Yeni Pazar, 1878 Berlin Konferansında kendisine tanınan özerk (otonom) statüye kavuşmak şartıyla, varsın Karadağ Yugoslavya’dan ayrılısın. Ancak Sancak’ın Karadağ içindeki bölümü ile bağımsız olursa; Sancak çok zarar görür. ‘ Otonomi’ isteyen bölge Sancak’ın yarısı Sırbistan’da, diğer yarısı ise Karadağ toprakları içindedir. Sancak, fiilen ikiye bölünmüş. Nüfusun çoğunluğu Müslüman’dır. Başşehir “Novi Pazar”da 41 tane cami var ve cemaatin çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Sırbistan’da Boşnak nüfusun yoğun yaşadığı Sancak bölgesinin Müftüsü Muammer Zukorliç, Belgrat’ın bölgeye yönelik politikalarını eleştirerek, ”Uygulanan bu politikalar Sancak’ı Kosova’ya dönüştürebilir” ifadesini kullandı.
Baş müftü Muammer Zukorliç, Sırbistan’ın ”Dnevnik” gazetesine yaptığı açıklamada, Belgrat’taki siyasetçilerin Sancak’ı önemsemeyerek büyük hata yaptıklarını belirterek, ”Ülke zirvesinden gelen mesajlar, bize güvenmeme yönünde olursa, buradaki istikrarı sağlamak çok zor bir iş olabilir” ifadesine yer verdi.
Sancak’ın otonomisini istediklerini ve bunun da anayasaya aykırı olmadığını savunan Zukorliç, şunları kaydetti:”Şu andaki Belgrat yönetiminin Sancak’a yaptıkları, zamanında Miloşeviç’in Kosova’ya yaptıklarına çok benziyor. Bu nedenle Belgrat’ın uyguladığı politikalar Sancak’ı Kosova’ya dönüştürebilir. Bizim talebimiz otonomidir ve istediğimiz hiçbir şey Sırbistan’ın anayasasına aykırı değildir.”
Zukorliç, kendisinin başında bulunduğu Boşnak Kültür Birliği’nin (BKZ), Sancak’ın otonomisini sadece kültür ve eğitim anlamında istemediğine işaret ederek, BKZ’nin Sancak’ın tam otonomisi için çaba gösterdiğini vurguladı.Bir siyasi partinin başında bulunmadığını söyleyen Zukorliç, ”Boşnak halkı içindeki manevi ve eğitim seviyem bana siyasi düşüncelerimi açık bir şekilde dile getirmeme izin veriyor” ifadesini kullandı.
Zukorliç’in, geçtiğimiz günlerde yetkili makamların yönetimini tanımadığı Boşnak Milli Konseyi’nin Saraybosna’dan destek isteyeceği yönündeki açıklamaları Sırp yetkililerin tepkisini çekmişti. Muammer Zukorliç’in ”müftülük” görevini tanımayan Sırp makamlar, Sırbistan Müslümanları Baş müftüsü olarak Âdem Zilkiç’i muhatap alıyor. Âdem Zilkiç ve Muammer Zukorliç arasında da bu nedenle çeşitli sorunlar bulunuyor.
Osmanlı’nın Yeni Pazar Sancağı, Bosna-Hersek’e bağlı yedi sancaktan biriydi. Balkanlar’ın merkezindeydi ve doğu ile batı arasında altın değerinde bir geçiş özelliği taşıyordu. Bir yanında tarihi birlikteliği ve akrabalık bağları olan, kaderleri de şaşırtıcı bir şekilde benzerlik taşıyan Bosna Hersek; diğer yanında Osmanlı’nın son dönemlerinde aynı adı taşıyan vilayetin bir parçası olduğu ve Sırp saldırısına beraberce direndikleri Kosova. Sancak’ın uzun süredir bağımsız ve komşularından farklı bir kimlik mensubiyeti vardı. Sırp ve Karadağ baskıları bu coğrafyadaki farklı inançlara hayat hakkı tanımasa da sonuç beklediklerinden farklı oldu. Her saldırı, her baskı Boşnakları daha fazla dinlerine sarılmaya itti ve Sancaklı Boşnak kimliği ile Müslüman kimliği her geçen gün daha fazla birbirine geçti, kenetlendi. Sonunda farklı köken ve inançlardaki komşularından bağımsız olarak ”Sancaklı Müslüman Boşnak” kimliği ortaya çıktı. 93 Harbi büyük felaketlerle geldi Sancak’a. Beş asırlık Osmanlı dönemi sonrası Avusturya-Macaristan garnizonlarının varlığına şahitlik ettiler. Berlin Anlaşması Sancak’ı tanınmış sınırlarında Bosna’dan ayrı, yeni bir otonom birim olarak ilan ediyordu. Balkan Savaşları bitip 1. Dünya Savaşı kapıyı çaldığında Sancak, Sırbistan ve Karadağ işgaline uğrayarak (1913) Berlin’de kazandığı statüsünü kaybetti. 2. Dünya Savaşı, Sancak’a kısa süreli otonomi rahatlığı sağlarken bu dönemde bile 15.000 Sancaklı, Sırp katliamlarına konu oldu. Sonrasında Sancak, Yugoslavya’nın demirden gömleğini giydi. Soğuk Savaş dönemi sonrası Sancak’ta büyük bir hareketlilik yaşandı. Her şey, otonomi ve özgür bir Sancak içindi. Önce SDA kuruldu, ardından Sancak Boşnak Milli Meclisi. Sancaklılar Bosna ve Kosova Savaşlarının gölgesinde her alanda yaşadıkları hak ihlallerine rağmen otonomilerini aramaya devam etti. Balkan volkanı içten içe kaynamaya devam ederken, Sancak, Sırbistan-Karadağ arasındaki varlık mücadelesini sürdürüyor. Önlerinde ise parçalanma dâhil, savaş ve daha birçok tehlikenin olduğu uzun bir yol var. Sancak yaşamalı ama nasıl?
ZUKORLİÇ’İN EN SON ÇIKIŞI: Muammer ef. Zukorliç, Sırbistan’da baş müftü olarak geçilmektedir. Bunu böyle medya ve resmi Sırbistan da kayıtlarında geçirmektedir. Ve bu Muammer Zukorliç en son çıkışında ‘GERÇEK OTONOMİYE DOĞRU HAREKET ETTİK’ çıkışını yapmış bulunuyor. Devamında da bu durumda Sırbistan liderlerinin zirvesinin bize de daha bir kez Kosova’da gibi eylemde bunması olasıdır demiştir.
Sancaklı Boşnaklara yapılan son ayrılıkçılık ve baskılar dalgası sonrasında Sancak kesinlikle otonomi yolundan hareket emiş bulunmaktadır. BH’nın Dnevni Avaz gazetesine Sırbistan’da İslam Topluluğu Baş müftüsü ve BANU (Boşnak Bilim ve Sanata Akademisi) Genel Sekreteri Muammer Zukorliç’in açıklamasına göre otonomi reel olarak etkin olacağına karşın ya da etkin olmasına karşın şeklî resmen ilan edilmiş olmayacaktır. Baş müftü Muammer Zukorliç seçilmiş olarak BH Başkanlığı üyesi olarak makamda oturmasına karşın efsanevi Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzetbegoviç ile aynı düşünmüyor. Çünkü Bakir İzzetbegoviç,’Sancak otonomisi dezintegrasyonlara (ayrılmalara) götürür’ fikrini ileri sürmekte, Muammer Zukorliç ise bununla uzlaşmamaktadır.
Sancak’ın geleceğinin konusu ilk kere Türkiye, BH ve Sırbistan liderlerinin Karacorcevo’daki toplantılarında açılmış. Sancaklı Boşnaklar eni sonunda onların sorunlarının reyon sorunları arasında yer almasından ve yerel düzeyi aşmasından ötürü memnun olduklarını açıklamışlardır. Aynı zamanda Abdullah Gül, Boris Tadiç ve Bakir İzzetbegoviç’in Belgrat yakınlığında olan Karacorcevo’daki bu görüşmelerine saygı ile bakıyorlar. Çünkü edindikleri bilgiler Sancaklı Boşnakların istemleri sahiden nasıl yerine getirilmeli yerine “Sancak’ta Boşnakları nasıl sakinleştirmeli” konusuna en fazla zamanın tüketilmesi mutlaka iyimserliklerine sebep olamazdı.
Muamer ef. Zukorliç tespit etikleri şunlar: Belgrat Boşnakları: vazal ve namert olarak görmek istemektedir demiştir kamuoyuna verdiği bir demecinde. Oysa Sancak otonomisi gerçekleşmek zorundadır. Bundan ötürü Zukorliç Dnevni Avaz’a verdiği demecin devamında Sancak’ta milli politika kavramında dönüşüm mutlak gerçekleşmelidir, çünkü ilk kere bu tür mesajlar Belgrat gönderilmemektedir. Boşnaklara ve uluslar arası topluluğa doğrudan gönderilmektedir. Sancak Belgrat yönünde temyizlerle durumun değişmesini sağlamakta tüm olanakları tüketmiştir. Çünkü şimdiye dek tüm bizim başvurularımızı, her tür girişimlerimiz veya istemimiz ihmal edilmiş veya şeytanlaştırılmıştır açıklamasını Zukorliç yapmıştır.
Zukorliç otonomiyi her şeyden önce Sancak Boşnaklarının bilincinde gerçekleşmesi gerekir diyor. Bu bir kimsenin Belgrat’ın ”İşte size otonomi “demesini ayartması gibi bir şey değildir. Bizim yönelmemiz kaliteli otonominin gerçekleştirilmesinden yanadır. Bu ilan edilmiş otonomiden fazla bir şeydir. Çünkü bizim kaynaklarımız ne yazık Sırbistan devleti değildir, diyor Zukorliç. Çünkü Sırbistan kaynakları Boşnaklar örneğinde düşmanca davranmaktadır. Bizim kaynaklarımız bireyseldir ve Sancak insanının kolektif kapasitesidir. Bundan ötürü otonominin gerçekleşmesi de bu biçimde olup bitecektir. (kaynak:15.9.2011:AVAZ gazetesi-Saraybosna )
NOTLARIM: Sırbistan Sancak örneğinde de Kosova ile davrandığı gibi davranmaktadır. Mutlaka Sancak sorunu Sırbistan Hükümetinin konuya daha ciddi yanaşmasını hak etmektedir. Sorunlar devamlı olarak halı altına koyulamaz. Çünkü o sorunlar Sırbistan’daki Müslümanlarda özellikle de Sancak Müslümanlarında memnuniyetsizliğe ve güvensizliğe sebep olmaktadır. Müslümanların Belgrat ve Sancak müftülüğü gibi aldatılabildiği dönem geçmiştir. Rasim Ljajiç ve Süleyman Uglanin ile bir zamanlar Slobodan Miloşeviç’e körü körüne hizmet etmiş SEYDO BAYRAMOVİÇ ve benzer kişiliklerde yeni kişiler elde etmek istenilmektedir. Sancak’ta bir kimse Sırbistan’da Müslümanlar ile ilgili ciddi konuları ortaya attığında bu hemen Radikal İslam olarak tuh kaka olarak gösterilmektedir. Sırbistan hala Avrupa’ya kendilerini sözde Avrupa’nın İslamlaşmasının savunucusu olarak kendini seyyar satıcılık yapmak için sunmaktadır. Ne yazık Avrupa’da da bu tezi destekleyenler mevcuttur. Ama Sırbistan ve aynı zamanda Avrupa da bir an önce Müslümanların dürüst ve demokratik yollardan sorunlarını çözmek için tam zamanı olduğunu anlamış olursa Avrupa’yı daha güzel kendi gelecekleri olarak görmeleri de sağlanmış olur. Çünkü Sancak reyonun (bölgenin) güvenliği için önemlidir. Sancak Müslümanları da Brüksel ile Washington’a Sancak’ın önemini sadece Boşnak hakları açısından değil tüm reyonun istikrarı açısından da göstermek istiyorlar. Çünkü Sancak Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk’un stratejik olarak dayandıkları temel noktadır. O bundan ötürü sadece Boşnakların yaşadıkları küçük bir bölge olarak görülemez.
Sancak bundan böyle dünanın birçok yerinde temsilciliklerini açma kararını almıştır.Bu yerler Brüksel,Washington,İstanbul ve Ssaraybosna olacaktır.Bu temsilcilikleirn çok çanbuk açılışı gerçekleşecektir.Çünkü hazırlıklara girşilmiştir.Bu Sırbistan kanunları ile zıt değildir çünkü benzer temsilcilikleri Voyvodina’nın da vardır.
Sancak SANCAK HALK KONSEYİNİ yenilediği için kutlamalar almaktadır.SANCAK HALK KONSEYİ BAŞKANI CEAMAİL SULYEVİÇ’E (Dzemail Suljeviç) ,Başkanalr Hazbiy Kalaç’a ve Dr.Admir Murtatoviç’e ve Yürütme Konseyi Başkanı Seada Şaçiroviç’e BNV (Boşnak Milli Konseyi) siyasi partilerden Boşnajk Demokrat Topluluğu ) BDZ açık dstek mektubu yollamışlardır.
Şacettin KOKA
Köşe Yazısı: Priştine Radyo Televizyon 60. yildonumu
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI