Geçenlerde Prizren’de, Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ile Türkiye Mezunları Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen “Türkiye Mezunları ile İstişare Toplantısına” Türkiye Priştine Büyükelçisi sn. Songül Ozan ve Kamu Yönetimi Bakanı sn. Mahir Yağcılar konuk olarak davetliydi. Toplantının amaçlarından biri, Türkiye Mezunları ile bir araya gelerek, onların sorunlarını, kaygılarını, işsizlik konusunu tartışmak ve fikir alışverişinde bulunmak idi. Diğer amaç ise, Türkiye’de okumakta olan öğrenciler ile lise son sınıf öğrencilerinin sorunlarının dile getirilmesiydi.
Gerçekleştirilen toplantıda, işsizlik ve eğitim konuları dâhil birçok konuya değinildi, ancak birçok konu da gelecek oturumlara devredildi. Devredildi, çünkü Büyükelçi, Bakan, YETKM Genel Müdürü ve Milletvekillerinden bu tarz toplantıların daha sık yapılması konusunda hemfikirdi. İster TÜMED tarafından, ister diğer dernekler tarafından olsun, bu tür oturumların gerçekleştirilmesi, toplum adına çok daha faydalı ve yararlı olacağına inanıyorum. Bu tür organizasyonlar, biz gençler için büyük bir fırsat olduğunu da düşünüyorum. Çünkü yetkili kişilere soru sorma, yapılan veya yapılmayan çalışmalar hakkında bilgi alma, yapılan çalışmaları eleştirme, her hangi bir konuda talepte bulunma gibi, birçok konuda soru sorma ve cevap alma fırsatımız bulunmaktadır. İnternet (sosyal siteler) üzerinden birilerine eleştiri yapmayı alışkanlık haline getirenler, bu tür oturumlarda doğrudan ilgili kişilere soru yöneltme imkânını bulabilmektedirler. Aslında demokrasinin var olduğu bir ülkede, toplumun en doğal hakkı da budur. İşte gerçekleştirilen bu toplantı, belki de Türk Toplumu açısından bir dönüm noktası, belki de yeni bir dönemin başlangıcıdır diyebiliriz.
Artık var olan eski alışkanlıklarımızın değiştirilmesi gerektiği düşüncesi ile, TÜMED tarafından ilk adımın atılmasıyla birlikte, devamlı olarak bu tarz toplantıların belirli zamanlarda yapılması, farklı konukların katılımı ile farklı konuların tartışılması, temsilciler/yöneticiler ile vatandaşlar arasındaki bağın ya da mesafenin daha yakın olması açısından önemlidir.
Batı ülkelerinde toplumlar, milletvekilleri veya temsilcileri ile bir araya gelme, onlarla sohbet etme imkânları bize göre daha kısıtlıdır. İster milletvekilleriyle, ister bakanlarla ya da başbakanla bile, herhangi bir yerde karşılaşma, sohbet etme imkânlarımız bulunmaktadır. İşte bu imkânlar iyi değerlendirildiğinde de, toplum kendisini daha iyi ifade edebiliyor, toplumun birçok sorunu açıkça tartışılabiliyor, olaylar sorgulanabiliyor ve çözümler üretilebiliyor. Elimizde var olan bu imkanları fırsata çevirmek için, sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra, her sorumlu kişi ve kişilerin daha çok çalışmaları, bu konularda daha fazla inisiyatif almaları gerekmektedir. Çünkü bu tür fırsatlar her zaman ve her yerde karşımıza çıkmamaktadır. Kişilerin kapalı kapılar ardına saklanarak, aynı yerden oturarak sadece sorun çıkarmak, ortamı sebepsizce germek yerine, herkesin vicdan ve sorumluluk bilinci ile hareket etme zamanı geldiğini düşünüyorum. Türk Toplumu olarak böyle bir yapıya sahip olduğumuz için, vicdan ve sorumluluk bilinci ile hareket edersek her engeli aşabileceğimizi, karşımıza çıkan sorunları daha kolay çözebileceğimizi tahmin ediyorum.
Bu düşünceden de yola çıkarak, ilgili tüm Türk Dernekleri ile Kurum ve Kuruluşlar arasında güçlü bir Platformun (birlik) oluşturulmasını öneriyorum. Büyükelçilik önderliğinde, her dernekten ve her kurumdan birer üyenin katılımı ile kurulacak olan Platformda (birlik), Türk Toplumunu yakından ilgilendiren mevzuların ve gelişmelerin değerlendirilmesi, toplumun sorunlarına yönelik hangi müdahalelerin yapılması gerektiği, toplumun ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli ortamın oluşturulması, kurum ve kuruluşlar arasındaki görev paylaşımı, kurumlar arası ilişkilerin düzeltilmesi ve geliştirilmesini, güçlü bir iletişim ağının oluşturulması ve gündemdeki birçok konunun tartışılması ve kararların alınması sağlansın. Kararların yürürlüğe girmesi ve uygulanması bakımından gerekli olan maddi desteğin sağlanması için de, ‘özel bir bütçe’ oluşturulsun. Özel bütçe, sadece alınan kararların uygulanması ve ilgili çalışmaların yapılması için gerekli olan olağan harcamalar için kullanılsın. (Bu fikrin detayları tartışılabilir konulardır. Eklemeler, çıkarmalar yapılabilir, yeter ki böyle bir ortamın sağlanması için gerekli adımların atılması önemlidir). Günümüze kadar, sorunların çözümüne yönelik çeşitli toplantılar yapıldı, birçok soyut veya somut kararlar alındı. Ancak kararların uygulanması için gerekli ve yeterli çaba sarf edilmedi, ya da destek sağlanamadı. Bundan dolayı herkesin daha fazla çaba göstermesi, beraber çalışıp beraber hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir Platformun oluşması, Türk Toplumu açısından önemli bir gelişme olacağı gibi, toplumun kalkınmasına ve toplumun hayat şartlarına daha iyi entegre olabilmesine katkı sağlayacaktır.
Türk Toplumunu temsil eden Sivil Toplum Kuruluşları, birçok alanda faaliyet yapmakta, birçoğu da kendi alanlarında başarıya ulaşmaktadır. Ancak son zamanlarda Türk Toplumunu yakından ilgilendiren konularla ilgili faaliyetler yapıldığını düşünmüyorum. Ama şundan eminim ki, bütün dernekler kendi toplantılarında bu konuları konuşup, tartışıyor ama bazı sebeplerden dolayı faaliyetlerini uygulayamıyorlardır. Bu sebepler maddi imkânsızlık yanında, kadro eksikliği, proje hazırlama ve uygulama konusundaki eğitim yetersizliği gibi birçok sebebi sıralayabiliriz. Günümüzde sivil toplum kuruluşları profesyonelleşme yolunda ciddi adımlar atarken, Türk Toplumunu temsil eden birkaç sivil toplum kuruluş dışında, bu konuda herhangi bir adım attığı söylenemez. Derneklerin artık örgütlenme ve profesyonel olma yolunda ciddi adımlar atması gerektiğini, sadece iki üç kişi ile değil, bütün kurumun çalışması, geniş bir kadroya sahip olunması ve ortak hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle de, dernekler kendi içinde ayrı bir eğitime tabi tutulmaları, proje hazırlama ve uygulama kapasitelerinin geliştirilmesi için, özel eğitime ihtiyaç duymaktadırlar. Bunlardan bahsetmemin sebebi de şudur: Türk Toplumuna ve diğer topluluklara, Kosova Cumhuriyeti Anayasasında ve yasalarda temel hakların yanında, birçok sosyal haklar da mevcuttur. Ancak bu sosyal haklardan yararlanabilmek için, devletin ilgili kurumlarına müracaat etmek gerekmektedir. Kısaca bakanlık, belediye ve diğer kamu kurumlarına proje teklifini sunarak, haklarımızdan faydalanmamız mümkündür. Hükümet tarafından topluluklara genel bütçe ile ek kaynak ayrılmış, ancak müracaatlar yapılmadığı için, bu kaynaktan yararlanma olanağını bulamamaktayız. Hükümet tarafından ayrılan kaynaktan yararlanamadığımız için de, yasalarca topluluklara tanınan hakları kullanamaz hale gelmekteyiz.
İşte Türk Toplumunu temsil eden sivil toplum kuruluşlarının yapması gereken şey, güzel bir proje teklifi hazırlayarak, ilgili makamlara ya da devlet kurumlarına müracaat etmek ve akabinde de siyasi temsilcilerden veya yöneticilerden bu projenin kabul edilmesi için lobicilik yapmaktır. Burada sivil toplumun girişimi ve inisiyatifi gerekmektedir. Böyle bir girişimin varlığı durumunda, proje teklifine olumsuz cevap alınması, burada hem sivil toplumun sorumluluğu, hem de siyasi kanadın sorumluluğu bulunmaktadır. Yani bir projenin kabul edilmemesinin sonuçlarına, siyasi kanadın da katlanması ve hesap vermesi gerekmektedir. Çünkü Anayasa ve yasalarla topluluklara tanınmış belli haklar ve özgürlükler varken, bunların değerlendirilememesinin sorumlusu siyasi temsilciler veya siyasi kanattır. Yeter ki, sivil toplum kuruluşları kendilerine düşen görevi tam olarak yerine getirsin.
Sonuç olarak, hangi dernek olursa olsun, kendi tüzük ve proğramları dâhilinde amaçlarına ulaşmada istediği gibi hareket etme özgürlüğüne sahip olmakla beraber, toplumun tümüne veya hitap edilen kesimin çıkarlarını düşünerek hareket etmeleri de çok doğaldır. Dernekler isimleriyle değil, yaptıkları faaliyetler ile toplumun takdirini ve saygısını kazanırlar. Günümüzde, Kosova’da faaliyet yapan 60’a yakın Türk Derneği bulunmaktadır. Kosova’nın nüfusu ve sosyal toplum yapısı değerlendirildiğinde bu sayının belki de çok olduğu düşünülebilir. Ancak bir toplumda ne kadar çok sivil toplum örgütü varsa, o toplumun kalkınması ve istikrarı yakalaması da, çok daha kolaydır. Yeter ki, STK’lar hedeflerine ulaşma konusunda daha çalışkan ve başarılı olsunlar.
Belirli bir kitleye (kesime) hitap eden sivil toplum kuruluşları, kendi proğram ve hedeflerini hazırlarken, ortak amaca ulaşmak isteyen diğer STK’lar ile birlikte çalışmayı da düşünmelidirler. Çünkü hiçbir STK tek başına belirlediği hedef kitleye, yüzde yüz ulaşması mümkün değildir. İşte bu nedenle diğer STK’lar ile ortaklaşa hareket etmek gerekliliğini duyarlar. İşte Türk Toplumuna hitap eden STK’lar da bu doğrultuda hareket etmeleri gerekmektedir. Bunun için de her STK’ yapacağı faaliyet ve etkinliklerde diğer ortak hedefe ulaşmak isteyen STK’lar ile işbirliği içinde olması gerekmektedir. Aksi halde, Türk Toplumunu temsil eden derneklerde halen devam etmekte olan ‘rakip dernek’ saçmalığından kurtulmamız mümkün olmayacaktır.
Özetle, daha güçlü ve kaliteli bir Türk Toplumu için, her bireyin, her yöneticinin, her aydın kişinin ve tüm sivil toplum kuruluşlarının hatta ve hatta siyasi kanadın, sosyal hayatta daha fazla rol üstlenmeleri zorunludur. Her birey kendi kapasitesini ve niteliklerini geliştirerek, daha kaliteli bir birey olması, sivil toplum kuruluşlarının daha etkin ve güçlü bir yapıya sahip olması, siyasi kurumun mevcut politikalarını genişleterek, toplumu devletin her mevkiinde daha ciddi temsil etmesi gerekmektedir.
Kosova Cumhuriyeti bağımsızlığının 5.yılını her türlü olumsuzluklara rağmen kutlarken, bu yılın Türk Toplumu açısından diğer yıllara göre daha verimli geçeceğini umut ediyorum. Çünkü artık, gerekli icrai adımların atılması ve herkesin şahsi sorumluluğunu üstlenmesi için, hiçbir olumsuz nedenin olmadığını düşünüyorum. Bu sebeple, önümüzdeki dönemde toplumun tüm mekanizmalarının daha fazla çalışması gerekmektedir.
Ertan SİMİTÇİ
26.02.2013 TÜMED Yön. Kur. Üyesi ve Hukuk Danışmanı
HÜKÜMET VE BELEDİYELER ARASI İŞBİRLİĞİ TOPLANTISI DÜZENLENDİ
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.