a

Enver Baki’ye görkemli 75. yaş kutlaması

Dost, akraba, edebiyatsever ve çok sayıda katılımcının hazır bulunduğu Priştine Yunus Emre Enstitüsü’nde

Enver Baki’ye görkemli 75. yaş kutlaması

Ardımızda kalan ayın onunda 75 yaşını doldurup, 76 yaşından gün almaya başlayan değerli büyüğüm, güvenilir dostum Enver Baki’nin yeni kitabı “Can’ın Yaşantıları”tanıtımı  için burada, Priştine Yunus Emre Enstitüsü’nde bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Değerli dostlar, saygıdeğer konuklar,

Adlarını, sayılarını saymakta güçlük çekiyorum. Durmuyor ki adam…Kitap…Kitap…Kitap!

Hem arkadaşlarıyla her gün buluşuyor, hem ailesiyle bir yerlere gidiyor…Artı etkinliklere katılıyor. O bayram bu bayram derken, nerdeyse hiçbir şeyden uzak kalmıyor..Buna rağmen zaman bulup ha babam durmadan yazıyor. Ya dost seni kutlamayayım da, kimi kutlayayım…

Yeni kitabını içtenlikle kutlarım…Arkası gelsin demiyorum…Sıra bekleyen kitapların var biliyorum…

En güzelini yapıyorsun dostum. Ne para ne pul, hiçbirinin bir değeri yok. Kala kala bizden sonra eser/eserler kalacak…

Uluslararası Türkçem Dergisi 2018 Yılın Ödülü 1 Aralık 2018 Prizren Yunus Emre Enstitüsü’nde  düzenlenen törende şair-yazarlarımız Enver Baki ve İskender Muzbeg’e verilmişti. Sayın Enver Baki’ye sözü bağlarken diğerleri arasında:

“O, gözü kara yaşlı delikanlı demişim, düzeltiyorum, orta yaşlı  bir delikanlı.

O, bu topraklarda, Türkçe’nin Rumeli yakasında

Türkçe’nin yorulmaz savaşımcısı

O, sevgi ve saygının yollarından caymayan, gelenek ve göreneklerimizi boyuna işleyen, hatırlatan, güzellikleri öykü ve şiirlerine konumlayan yürekli bir  yazar, şair, aydın…

O, sevimli bir adam:O,bu topraklarda yaşatılan gelişen Türk edebiyatının saygın bir kalemeri, sevilen bir yazar, o çocukların büyük sevdasını kazanan edebiyatımızın Enver Baki’si!

İyi ki varsın güzel dost!

Hep böyle dinç, güler yüzlü ve sağlıklı kal.

Seni çok seviyoruz! Diye demişim…Fazlası zarar olmaz. Bir kez daha diyorum, Seni gerçekten çok seviyoruz…

Evet, ben bu adamı  on yaşımdan beridir tanıyorum.İlkokulun beşinci sıralarındaydım. İlk şiirlerimin yayınlandığı dönemlerdi. O dönem adı 17 Kasım olan ilkokulumuza gelmiş, benimle Priştine Radyosu çocuk proğramına söyleşi yapmıştı. Beni kim önermişti bilmiyorum. Ama Türkçe dersini veren merhum öğretmenim Ali Tikveş önermiş olabilir diye düşünüyorum…Çünkü, bir fırsatta Birlik gazetesinde bir şiirim yayınlandığında “Zeynel, demek sen de şiir yazıyorsun” demişti…O an sevinecek yerde, çok utanmıştım, bakışlarımı rahlenin üzerinden ayıramamıştım..Neyse, konuya döneyim. Sayın Enver Baki de benimle şiir üzerine söyleşi yapmıştı.

Önce, onu  tanımam görüldüğü üzere çok eskiye dayanıyor. Daha sonraki yıllarda ister aynı meslekte oluşumuz nedeniyle, ister de edebiyatçı yönümüz nedeniyle yollarımız çok sık kesişti. Tüm bu yıllar süresince dostluğumuzu zedeliyebilecek en küçük bir olayın yaşandığını ben anımsamıyorum. Umarım o da bu konuda benim gibi düşünüyordur.

İkinci dünya savaşının tam ortasında , Dört Lüle mahallesinde dünyaya gözlerini açtığı o yıl ve ardından gelen yıllarda da yokluğun hüküm sürmesine rağmen, küçük Enver mutlu bir çocukluk dönemi geçirir.Sözü o yıllara bağlamamın amacı, dostumuz Enver Baki’nin o yıllardaki çocukluk sevincini günümüze dek koruyabildiğinin altını çizmekti. Öykülerine bakın, şiirlerine bakın, bunu tüm sevimliliğiyle çok net görmek mümkündür.

Sevgiyi, dostluğu, kardeşlik ve barışı o çok sevdiğin anadilinle konumlayarak özellikle bu topraklarda gelişen edebiyatımızın bahçesini rengarenk çiçeklerle donattın. Donatmaya da devam ediyorsun. Bu akşam tanıtımı yapılan en yeni kitabın da bunu doğrulamakta.

75’inci yaşını bir kez daha kutluyorum.Sağlıklı, huzur dolu daha nice yıllar diliyorum.

Biliyorum ki sen yazmaya devam ettikçe, kitaplarındaki sevgi ışığı hepimizin gönlümüzü okşamaya devam edecek.

Ve biz seninle birlikte etkinlikten etkinliğe koşmaya devam ederek, daha nice güzellikleri göğüslemiş olacağız.

Edebiyatımızın içinde olmaktan, ona bir nebze katkı sunmakan, her zaman büyük bir sorumluluk içinde onu hep birlikte mutlu yarınlara ulaştıracağımız inancımızı yineleyerek sana, eli kalem tutan tüm yazıncılarımıza ve bu akşam bu mutlu anlarda bizlerle birlikte olmayı yeğleyen tüm dost ve konuklara  en kalbi duygularımla teşekkürü borç bilirim.

Zeynel Beksaç

0 0 0 0 0 0

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

BAŞLIKSIZ…

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
casibomJOJOBETbahsegelcasibom giriş