Şaşırdım doğrusu. Üzüldüm de. Bunca yıl Kosova ile Türkiye arasında mükkemel olarak nitelenen ilişkiler acaba tek taraflımıymış?
Kosova ile Türkiye arasındaki ilişkilerde en parlak döneme şahit olunurken bir anda Arnavut medyasının bir bölümü Türkiye’ye karşı asılsız suçlamalar yönlendirerek tozu dumana kattı. Türkiye’den gelen çok masum bir talep Kosova kamuoyunu ayağa kaldırdı.
T.C Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in Kosova Eğitim Bakanı Rame Buja ile yaptığı görüşmede Kosova tarih kitaplarından Osmanlı ve Türklerin imajına zarar verecek ifade ve paragrafların çıkarılmasına yönelik talebi Kosova tarafından kardeşlik ve dostluğu sorgulanacak duruma getirdi.
Bu talep bir kısım Arnavut basını ile akademisyen ve tarihçinin beklemediği bir istek olmalı ki, ifadeler basına Türk Bakanının Arnavut tarihini değiştirmeyi istemesi olarak yansıtıldı.
Kosova’ya bunca yıl destek veren ve uluslararası arenada Kosova’yı savunan Türkiye adeta yargı önüne çıkarıldı. Savaş öncesi, savaş esnası ve savaş sonrasında Kosova’yı büyük bir samimiyetle kucaklayan,Kosova’yı kardeş ve dost sayan Türkiye bir anda haddini aşmış bir ülke konumuna geldi.
Tarihçiler o kadar ileri gitti ki 500 yıllık işgalci saydıkları Türkiye’den tazminat ödemesini bile istediler. Daha da ileri giderek Türkiye’nin Kosova’ya karşı kötü emeller beslediğini iddia ettiler. Hatta ve hatta, mimarı Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun olduğu ileri sürülen Türkiye’nin Neo Osmanlıcılık politikası içine Kosova’yı da katmak istediklerini öne sürdüler.
Arnavut basını Türkiye’yi halen Osmanlı olarak görüyor olacak ki gazete manşetlerinde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e Sultanın Veziri benzetmesi yaptı.
Ortada bir Osmanlı korkusu mu vardı yoksa masum bir talep, bir kısım akademisyenlerin, tarihçilerin ve yazarların Türkiye hakkında bastırılmış gerçek düşüncelerini mi yansıttı ?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in talebi sis perdesini mi araladı? Kar yağdı yaban hayvanlar iz biraktı atasözü ile eşdeğer anlamda bir durum mu ortaya çıktı. Aslında yıllardır tarihi gerçekleri saptıran Türk düşmanlığından beslenen bir takım Arnavut akademisyen, tarihçi ve yazarlar bu taleple Türkiye’nin tarihi değiştirmek istediğini söylemeleri için kendilerine fırsat yarattılar. Türkiye’yi küçük düşürmeye çalışan bu grup insanların aslında bir bakıma maskesi düşmüş oldu. Ama şunu da bilmek lazım ki bu grup etkisiz bir grup değil ve halkı etkileyebilecek güçteler. Bundan olacak ki bütün yazılanlar karşısında Kosova’da hiç kimse Türkiye’nin Kosova’yı gerçekten kardeş ve dost saydığını inandıracak bir açıklama ya da makale ile kamuoyunun karşısına çıkmadı. Medyada karşı tepkilerin gelmesi beklenirken bir tek Kosova Eğitim Bakanı Rame Buja Meclisteki konuşmasında Türk Bakanının gazetelerde yansıtıldığı ve tartışıldığı gibi tarihin değiştirilmesi talebinde bulunmadığını savundu.
Yapılan suçlamalara bakılarsa “Türkiye’nin desteğini ve yardımlarını seviyoruz ama Türkiye’yi sevmiyoruz” mesajı ortaya çıkıyor.
Türkiye’den gelen bakanlar “500 yıl aynı bayrak altında kardeşçe yaşadık”, “500 yıl aynı tarihi paylaştık” düşüncelerini büyük bir gururla dile getirirlerken, Kosovalı elit bir grubun 500 yıl boyunca işgal altında olduklarını düşünmeleri oldukça üzücü.
Peki Kosovalı Arnavut medyasına, akademisyenlerine, tarihçilerine, nezaket sınırlarını aşarak Türkiye’yi görülmemiş bir işgalci, Arnavutları asmış kesmiş düşman olarak gösterme cüreti nerden geliyor ?
Türk Bakanın talebi aslında doğru ve sağlıklı bir talepti. İki ülke arasında mükemmel sayılan ilişkilere parlak gelecek sağlanması için, Arnavut tarihçilerin reddetmesine rağmen Kosova tarih kitaplarında mevcut olan karalayıcı ifadelerin kaldırılmasını istemişti. Tıpkı Almanların Fransa’dan geçmişte talep ettiği gibi. İki düşman ülke İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oturup incitici ifadeleri kaldırıp ilişkilerini bugünkü sağlıklı düzeye getirmişlerdir. Üstelik, Bakan Dinçer’in talep ettiği konu Avrupa Komisyonu’nun da ortaya attığı bir taleptir. Kosova’da halkları birbirine düşüren kırıcı ifadelerin tarih kitaplarında yer almaması.
Umarım savaş öncesi, savaş sırasında ve sonrasında maddi ve manevi anlamda Kosova’dan desteğini esirgemeyen Türkiye ile ilişkiler aslında haklı bir talep yüzünden “besle kargayı” deyimine dönüşmez.
Ela Kasap
24.08.2011
KATOLİK KLİSESİ DİN EĞİTİMİNİN CAMİ VE KLİSERLERDE YAPILMASINDAN YANA
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.