21 Kasım 2024 Perşembe
DEMOKRASİ’NİN ZAFERİ:15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ
UMUDUMUZ İVANOV....
TRUMP ENDİŞESİ...
Kimliğe Yeniden Sarılmak: Priştine Türk Gençlerinin Gelecek Mücadelesi
ONAYLANAN 2025 BÜTÇESİNDEN TOPLULUKLARA YAKLAŞIK 5 MİLYON EURO AYRILDI
Dün akşam dünya, tüm dünyadaki Türk insanı ve dostları çok önemli bir hadiseye şahit oldu. Yüz yıllara sığmayan dostluğa, kültürel ve tarihi bağlılığa ve de akrabalığa dayanan kardeşlik, iki kardeş ülke spor müsabakasında buluştu: Biri 17 Şubat 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden çiçeği burnunda Kosova Cumhuriyeti – “küçük kardeş”, diğeri ise Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti – “büyük ağabey”. 1998-1999 Kosova Savaşı’ndan sonra ikiye ayrılan ve kıta Avrupası’ndaki ülkenin kuzeyinde bulunan son bölünmüş şehir olan ve Mitroviça’ da Kosova ile Türkiye A Milli Futbol Takımları Adem Jashari Olimpik Stadyumu’nda dostluk müsabakası için muhteşem ve samimi ortamda bir araya geldi. Bayram havası ve coşkusu vardı, diğer yandan da hüzün.
Her maçta olduğu gibi kazanan ve kaybeden olacaktı. Karşılaşma 6:1 Türkiye üstünlüğüyle bitti. Hiç şüphesiz skorun bu maçta bir önemi yoktu çünkü kim kazanırsa kazansın her iki taraf da sevinecekti, üzülmeyecekti, ki nitekim de öyle oldu. Çünkü kazanan her iki taraftı, çifte zafer vardı. Ama sevincimiz bayram coşkusunda olmadı, buruktu… Türk Milli Takımı Manisa’nın Soma İlçesinde meydana gelen ve yüzlerce can alan maden kazasından dolayı maça sırtında Türkiye yazan siyah formayla çıktı ve her gol sonrasında sevinmek yerine tüm oyuncular saygı duruşunda bulundular. Hani bazen insanın sevinci de hüzünlü olur ya, işte böyle bir durumdu, gözlerimiz dolu doluydu.
Karşılaşma bir maçtan çok çok daha fazlasıydı. Çünkü Türk Milli Takımımızın göğüsünde gurur ve şerefle taşıdığı Ayyıldız’ımızın oluştuğu topraklarda ilk defa müsabaka yapıyor ve mücadele ediyordu. Efsaneye göre Birinci Kosova Meydan Muharebesi (28 Haziran 1389) sonrasında Türk askerlerin kanının bir çukurda toplanması sonucunda Ay ve Yıldız’ın yan yana gelmesi ile oluştuğu bilinmektedir. Karşılaşmanın bir diğer önem arz eden unsur ise “küçük kardeş ’in” Avrupa’ nın 50. ülkesi olmasına rağmen, de facto bağımsız olması ve bir sürü uluslararası kuruluş (örn. AB, BM, UEFA, vs.) tarafından resmen kabul edilmemesi ve tanınmamasıdır. “Büyük ağabey” bu maçla bir nevi de olsa kardeşinin tüm uluslararası camiada kabul görmesini altını çizerek vurguladı ve de başta spor olmak üzere tüm kuruluşlarda olmasını ne kadar arzuladığını ve desteklediğini beyan etti. Kaldı ki maçın bu tarihte ve Mitroviça’ da yapılması da manidardır. Mesajlar çok açık ve net. En önemli olanı da artık geçmişle ile geçmişte yaşamadığımız gibi, Birinci (28 Haziran 1389) ve İkinci Kosova Meydan Muharebeleri’nin (17 Ekim-20 Ekim1448) ve 1998-1999 Kosova Savaşı’nın artık tarihte kaldığı ve bir daha yaşanmamasıdır. Günümüzün küresel dünyasında hoşgörünün ve farklı olana saygının hâkim olduğu bir anlayış içerisinde var olan bir hayat ve yaşam hâkim olmalıdır. Dolayısıyla spor karşılaşmalarının ne kadar önemli olduğunun da nettir.
Ev sahibi ekip maçın ilk yarısında 35. Dakikada Albert Bunjaku’nun ayağından tarihindeki ilk golünü sadece Ayyıldızlı ekibimizin ağlarına bırakmamıştır, Kosova A Milli Futbol Takım formasıyla halkı adına tüm uluslararası camiaya ve kurum ve kuruluşlarına atmıştır. Özetle dün akşam Kosova – Türkiye müsabakası sadece bir maç değildi, çok daha fazlasıydı. Her zaman olduğu gibi, son zamanlarda yaşananlarda “ağabey” – “kardeş” dayanışmasıdır. Bir ailede olması gerektiği gibi “küçük kardeş” “ağabeyinin” acısıni paylaşır ve yaralarını sarmasında yanında olur, “büyük ağabey” de “kardeşinin” her daim destekçisi olup kol kanat gerer. Yüzyıllara sığmayan dostluk ve kardeşlik, nice binyıllara sığmaması dilekleriyle : “SEN ÇOK YAŞA KÜÇÜK KARDEŞ”!
Kamuran Ramis
22.05.2014