29 Ekim 2024 Salı
TRT Müzik kanalında hazırlanan müzik programları büyük heyecanla izliyor, seyrediyorum. Geçmişlere götürüyor çünkü. Hemen söyleyeyim; Hayranı olduğum Mustafa Keser üstadın programları bende özel yere sahip oluyor. Türk Sanat Musikisi’yle yaşadığı için yaşıyorum çünkü. Kafamla, duygularımla geçmişlere 52 sene yaşadığım Kosova’ya, orada büyük başarı ile sürdürülen faaliyetlere, yaratıcı kültürel-musiki –eğitimsel çalışmalara, Türkçemizin, Türklüğün korunması için harcanan başarılı çabalara geri dönüyorum. Ve görüyorum ki, atalarımızın bizlere emanet olarak bıraktığı Türkçemizi, gelenek-göreneklerimizi övünecek, gurur duyacak şekilde koruyor, yaşatıyor, ana vatanımızda olduğu gibi Türkî Cumhuriyetleri’nde de tanıtıyoruz.
Şöyle başlayalım:20.asrın başlangıcında (1912 yıllarında) atalarımız Balkanları terk ettikleri zaman, bu bölgede kalan Türkler, toplumun öksüz oğlu olarak hayatlarını sürdürüyor, ölüm kalımka karşılaşarak hayatları için mücadele veriyorlar. Krallık Yugoslavya’sında Balkanlarda yaşayan gayri Müslimlere,din-dil,ibadet,seçmek-seçilmek gibi her hakkı veren,insani değerlere saygı gösteren atalarımızın torunlarının bırakını hakları, yaşam şartlarını –nefes almalarını bile ellerinden alıyorlar. Bu hususta dedelerimiz mecburi olan bir zorluğa baş vuruyorlar….Göç,yine göç, kaçıncı göç bu..Ancak ,her Türk-Müslüman’ın göç için şartı yok.Malı mülkü yok.Ellerinden alınmış çünkü.Buna rağmen,Prizren,Priştine,Gilan,Vuçıtırın,Mitroviça,Mamuşa ile Dobırçan’da kalarak yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor Müslüman halkı.Fakat bu kere Türk olarak değil,kendilerini Arnavut olarak tanıtmakla yaşamlarını sürdürmek mecburiyetinde. Bu da yeni bir tehlike ile karşılaşmamıza neden oluyor.Din Müslüman-İslam.Evlenmeler oluyor.Ve yavaş yavaş eritiliyoruz. Eritiliyoruz nitekim, Türk asıllı aydınlar, Osmanlıdan miras kalan camilerde,tekelerde, medreselerde Osmanlıca-Türkçe eğitim,öğretimlerine devam ederek kimliklerini korumaya başarıyorlar.Hem de oldukça başarılı.Bu dönemde çok güçlü bir şair-özgürlük şairi Lütfü Paçariz yetişiyor.Zamanın sosyal demokrat şairi.Bunun yanı sıra başka aydınlar da zaman dilimiyle alak bulak oluyorlar.Dilimizin korunmasında çeşitli meclislerde söylenen tekerleme ile maniler,atıştırmalar da önemli yerini koruyor.Bu dönemde Osmanlıdan kalan Mehmet Paşa medresesinde okuyan gençlerimiz Prizren’in meşhur din hocaları Nüsret efendi,Süleyman efendi , Hasan efendi,Kemal efendi Kayserili gibi hocalardan ders görürken dilimiz korunuyor,güçlü,değerli aydın hafızlar –zamanın aydınları yetişiyor,Hafız Şaban,Maksut hafız,Hafız İsmail Hakkı ,Abdullah Hafız,Saffet Hafız ,Aziz Hafızlar,şair,tarikatçı Hafız Fethi yanı sıra tekkelerde de Şeyh Hüseyin,Şeyh Hasan,Şeyh Cemali gibi değerli aydınlar yetişmekle Türkçemiz –ana dilimiz korunuyor.Bu dönemde Prizren ağzıyla Mevlidi Şerif de okunuyor.Birbirinden güzel sesler.Camilerin tümünde de vaazlar Türkçe gerçekleştiriliyor.Bu,Faşist Almanya’nın işgaline kadar sürüyor.Dört yıldan çok süren kanlı savaşlardan sonra kurtulan eski Yugoslavya’daki idareyi komünistler ele alıyor.Arnavut ve Sırpların hakları Halk Kurtuluş Savaşından hemen sonra tanınmasına rağmen Türklerin hakları ancak 1951 yılının Mart ayında veriliyor.Yani bu seneye kadar Kosova’da Türk yokmuş gibi hayat sürdürülüyor.Merkezi Belgrad Türklere karşı bu haksızlığı çözüme bağlamak için Priştine’de 15 Mart l951 yılında Kosova Meclisi toplantısında Kosova’da Türklerin de varlığını tanıyan bir kanunun kabul edilmesi direktifinde bulunuyor ve bu kanun kabul ediliyor.Böylece, Türkçe yeniden canlanmaya başlıyor.25 Haziran 1951 yılında Priştine Radyosu’nda Türkçe programlar başlıyor..Rahmetli hocam Selahattin Kelmendi Haber programlarını hazırlamaya başlıyor.Büyük olay; Radyo dalgalarıyla Haberler ve Şarkılar Türkçe sunuluyor,Orkestranın başına da Mitroviça’dan getirtilen üstadımız Rasim Salih geçiyor,sonraları “Doğru Yol”ve “Yeni Hayat”-daha geçleri yenilenen adıyla“Gerçek”-Kültür Güzel Sanatlar Dernekleri kuruluyor. O yılın öğretim yılında da İlk Okullar çalışmaya başlıyor. Tek sözle Türkler için “Yeniden doğuş” dönemi başlıyor. Yüzlerce
2.-
Türk, kasaba ve şehirlerde eğitim öğretimine ana dili olan Türkçe devam etmeye başlıyor. Bu yeniden doğuş dönemi kısa sürüyor. Komünistler, verilen hakları zoraki, eziyet vererek ellerinden elimizden alıyor. Bu kez Müslüman Arnavutlar da bu çekiden maruz kalmıyor. Ve Arnavut ile Türkler, kardeşçesine yeniden göç yolunu tutuyorlar. Yine Türkiye. Saha yine boş. Fakat bu da uzun sürmüyor. Çünkü artık entelektüel-aydınların sayısı eski döneme kıyasen çok daha orantılı. Haklarını arıyor. Priştine Radyosunda Çocuk programı, güncel Radyo Üniversite yayını hazırlanmaya başlanıyor. Rahmetli hocamız Süreyya Yusuf bu konuda azami çabalar sarf ediyor. Müzik programları canlı canlı hazırlanılıyor. Müzik yaratıcılığımız alanında “ babamız” Rasim Salih ağabeyimiz, arkadaşları Bayram Kırveş ve Âdem Matsula ile birlikte zengin yayınlar hazırlamakla beraber, Yeni Hayat derneğinde Konserler için zengin programlar hazırlıyor ve yeni kadrolar yetiştiriyorlar. Bu ve buna benzer faaliyetler Anayasada değişikliklerin yapılması mecburiyetine neden oluyor.Mahmut Kemal,Hayretin Volkan,Kadri Rauf,Haşim Mustafa,Şerafettin Süleyman,Necmettin Maksut,daha geçleri Süleyman Brina,Şakır Maksut ,ve sayısı oldukça kabarık genç siyasetçiler hayatımızda çok önemli değişiklikleri sağlıyorlar.Ancak,özel başarılar kültür ve eğitim alanında kaydediliyor.Örneğin Gilan’da eğitim ve kültür alanında arkadaşımız Hayrettin Gaş’ın ölçülmesi zor değerli faaliyetleri mevcut. Okullarımızın ayakta durabilmesi için Celal Mustafa’nın çalışmaları gözden kaçırılmamalıdır.
Sırasıyla başlayayım:
Prizren Türk Tiyatrosu; Durmuş Tselina, Aziz Buş, Hüda Leskovçalı, Cemal Kılıç-Şpat, Şaban Topko… Çok başarılı temsillerle halk önüne çıkıyorlar. Hatta edebiyatımızın en ağır bölümü olan Dram eserleri de Türkçe yazılıyor. İnanılmaz bir olay. Büyük bir devrim. Prizrenin Doğru Yolu yanı sıra Priştine’nin “Yeni Hayat’ında” da Tiyatro eserleri sahnelerde canlandırılıyor. Arnavut asıllı Mazhar Kadriu, özellikle çocuk eserlerini sahnelemekle büyük başarıya ulaşıyor. Priştine Radyosu Çocuk programlarında Süreyya Yusuf Hocamız eğitim-öğretim, kültür alanında sürdürdüğü çalışmalarıyla çok değerli bir şahsiyet, hepimizin hocamız), Çocuk tiyatrosunu hazırlıyor. Enver Baki, Hamdi Beyoğlu, Emin Mecihan, daha geçleri de Hüseyin Ustaibo, Perihan Maksut, Nevzat Hüdaverdi… Süreyya Yusuf’un “Ömrümün Tek Rüyasında” oynuyorlar.
Prizren, kendine göre özel yere sahip. Hem müzik, hem edebiyat, hem tiyatro( bir kaç grup mevcut),hem beste, hem ressam alanlarında önemli yapıtlkara imza atılıyor. Entelektüel şairimiz İskender Muzbeg Şefikoğlu, gezgin şair Altay Suroy, sadece Kosova’da değil Türk dünyasında da ödül, takdirlere sahip, güçlü, yalın Türkçesiyle tanınmış şair-ressam Zeynel Beksaç, verimliliğği ile rahmetli Hasan Mercan, özgün tertemiz Türkçesi ile yazdığı şiirleriyle Nüsret Dişo Ülkü, hikayeci, yazar, şair Secaettin Koka, çok yönlü, çok ve başarılı şair, mizahcı, aydın Agim Rifat, şair-yazar-ressam, gazeteci Ethem Baymak ve şair Osman Baymak kardeşler , eski Yugoslavya Tiyatro yarışlarında defalarca birinciliğe sahip olan tiyatrocumuz Nafiz Cürcialo, her röle yatkın Ethem Kazaz, Bekir Hocalar kardeşlerle ve arkalarından gelen genç tiyatrocular, müzisyen-ressam, şarkıcı, Reşit İsmet veya 1990-2000 yılları döneminde Hafif Batı Müziği dalında önemli başarılar elde eden Şarkıcı Hüseyin Kazaz, Doğru Yol Derneğinde müzik yaratıcılığıyla, her tür musiki aletlerini başarıyla kullanan, hiçten başlayan tasavvuf müziğine kadar kendini yetiştiren,Prizren ağzıyla söylenen mevlit kitabının baskısına kadar her tür övgüye sahip Başkim Çabrat, Prizren’de,Kosova’da Osmanlı eserlerinin gün yüzü görmesi,unutkanlık pençesinden kurtulması için kitaplar müellifi-gazeteci-yazar-yönetici Melamiler Tekkesi Şeyhi Raif Vrbiça, Prizren ve Kosova kültürüne, eğitimine özel payını sunan Ferhat Derviş, ve (burada bir parantezin açılması gerekiyor) Aluş Nuş’tan konuşmak gerekir.
Evet, Aluş Nuş Kosova Yerel Müziğinin göz bebeği, gözdesi. Çocukluk günlerimizi beraber geçirdiğimizden biliyorum; kendileri Prizren dili ağzının aşığı. Bu ağızda öylesine güzel besteler yaptı ki, onlar dillere destan oldu. Ölümsüzlüğe kavuştu. Bonbone Çiçeği, Tayyaresi, Bizım Prizrenın Kızlari ve daha birçoğu bugün TRT de seve seve icra edilen Prizren Türküleridir. Ancak Aluşun Rumeli Türküsü bir başka yere sahiptir Bir başkadır(bana göre-zevk işte) çünkü şarkının her sözü, her dörtlüğü her geçişi muhteşem. Bakınız şu güzelliğe:
Eski Hava Türkülerde
Düğün Vardır Rumeli de
O güzelim Halk dilinde
Barış, sevda söylenir de…
Allah sana uzun ömürler ve yaratıcılık versin çocukluk, gençlik arkadaşım. Kurduğun Balkan Türk Müziği Konservatuarında(eski-kuruluş adıyla anıyorum) nice başarılar dileklerimle.
Ünlü Şarkıcılarımızdan Doğru Yolun eski Başkanlarından Agim Fişarın da Prizren Türlülerinin toplanması, icra edilmesi ve tanıtılmasında da çok önemli yer ve rolü vardır. Onlardan olduğu gibi, adlarını anmak fırsatında bulunamadığım değerli kişilerden de Allah razı olsun.
Eğitim ve gazeteciliği bu yazımda ele almadım. Çünkü eğitimimizden özel olarak yazılması gerekli. Eğitimimiz, çok çalkantılı dönemlerden geçmeye mecbur kalmış bu alanımızdır. Özel çabaların harcandığı bir savaşım alanımızdır. Süreyya Yusuf, Şükrü Zeynullah, Ali Aksoy, Abdullah Bırvenik, Nevzat Hüdaverdi, Kemal Şaban, Bedri Selim, Kadri Kahaya, Abdullah Çarıkçı, Mediha Ahmeti ve… Mahmut Kemal, Saffet Arap, Volkanlar, Derviş kardeşler, Kaçanikler, Dişolar, Korolar, Hayretinler, Hüseyinler, Macunlar, Gaşlar, Kadriyeler, Belgüzarlar, Aslanlar, Salih Likalar, Nimetullah Hafızlar, İrfan Morinalar, Mücahit Asımlar, Sebahat Mahmutlar, Topkolar, Gordalar, Şimşekler, Taçlar, Krasniçler. Mazrekler, Bütüçler… Hepsinin ve sayamadığım çok daha öğretmenlerimizin sarf ettikleri çabaları özel değere sahiptir. Onların tümünden Allah razı olsun. Ölenlerin mekânları cennet olsun. Türkçemiz, Türklüğümüz onlar sayesinde yaşadı, korundu.
Kosova’da gazetecilik biraz geç gelişmeye başlıyor.1951 yılında Priştine Radyosunda Türkçe programlar başlayınca müteveffa Selahattin Kelmendi Türkçe haberleri çeviri aracılığıyla hazırlıyormuş.1963 yılında Enver Baki,1965 yılında merhum Şakır Maksut(TV yöneticisi) ve ben deniz Muhammed(Radyo yöneticisi) 1969 yılında Radyo evinde çalışmaya başladığımızda gazetecilik yavaş yavaş hayatımıza girmeye başlıyor. Bu arada 1969 yılında “Tan” gazetemiz çalışmaya başlayınca özellikle Prizren’den gençler bu alana ilgi gösteriyor ve İskender Muzbeg, Şecaettin Koka, Altay Suroy Recep oğlu,İbrahim Aslan(daha geçleri Kosova Gazeteciler Birliği Başkanı ve eğitimci,siyasetçi….),Arif Bozacı,Bayram İbrahim Rogova ,Agim Rıfat Yeşeren,Aziz Serbest,Şerafettin Ömer,Allahattin İsmail.Erol Ali,Erhan Kasap,Burhan Sait ,ilk Türkçe Romancımız gazeteci Reşit Hanadan ,Enver Nobırda…1970-1980 yıllarında ilgi artınca Radyo ve Televizyonda programlarımız çoğalınca Cevahir
4.-
Haydar,Ercan Kasap,Murt aza Büşra,Ethem Baymak,Nuhi Mazrek,Zeynel Beksaç,Kemal Dindar,Nercivan Şufto,Sadullah Poçinka-Sipahioğlu,Ekrem Safçı,Raif Kırkul,Zümrüt Süleyman,Güner Şaban,Erol Şilek,Perihan Maksut,Aliye Kasap,Hatice Bayram….İlhami Kamil,İrfan Morina,Elma Aksoy,Turan Kasap,Hayretin Gaş,Nalan Yusuf ,Zeynel Beksaç,Ceylan Ustaibo,Kenan Kurteş,Gani Draguşa,Arif Bütüç,Bayram Mazrek,Fatma Hoca,Feride Zeynullah,Mahmut Dindar,Şükran Sahit-Dindar,Ömer Keçi,Hamdi Beyoğlu….gazeteciliğe yeni renk katılar.
Türkçemiz nasıldı?
Ana vatanımız Türkiye ile tamamıyla kopuk bir durumda olduğu için öz Türkçe konuşanların sayısı oldukça düşük bir seviyede idi. Öğretmenlerimiz Üsküp’te 3 ay kurs görmekle öğretmen olmuşlar. Nitekim öz Türkçeyi öğrenebilmeleri için o kadar çabalanıyorlardı ki, kısa süre içinde büyük ilerleme kaydedildi. Hatta onlardan bazıları (bunun ne kadar ağır bir iş olduğunu kitap yaratıcıları bilmekteler),İlkokul öğrencilerimiz için Okuma Kitapları, dilbilgisi bile hazırladılar. Neticede yine Türkçemiz, gerek yerel konuşma dilimizle, gerek de oldukça etkisi olan Sırpça ve Arnavutçanın baskısı altındaydı. Böylece bazı ortamlarda kurulan cümlenin yarısı Türkçe yarısı bölgeye göre ya Arnavutça ya da Sırpçayla karışıktı,cümlelerimiz de devrik *Atacın etkisi her halde. Yıllar ilerleyince, Türkiye ile ilişkilerimiz düzelmeye başlayınca, bizim de Türkçemiz “iyileşmeye” başladı. Bu değerlendirme, okullarımızdaki Türkçeye ilişkindir. Çünkü yerel Türkçemizde değişiklik olmuyordu. Olması da gerekmiyordu. Çünkü o bir zenginliği oluşturmaktadır ve halen oluşturmakta. Çünkü, kimse celma,calma ya da colmaya karşı değildir.Hatta,bana göre aramızda konuşulmalıdır.Kara denizlilerin konuştukları gibi.Bakınız ne kadar güzel,hoş :Mesela…Bak arkadaş colursan ,colurum,colmasan colmam ya da cel be kardaş hade cidalım Şadırvana kadar içelim bi kave.Gilan yöresine göre ise şu cümle kurulur.Arkadaş niçın calmadın.Veya Agim Rıfat Yeşerenin Prizrene köylerden gelen vatandaşların konuştukları Türkçe ile hazırladığı mizahları.Ne kadar güzeldi.Radyomuzda en fazla dinlenen programlarımdan biriydi.Prizren’de Kültür evi salonunu tıka basa dolduran kimdi? Agim Rifat Yeşeren’in hazırlayıp sahneye uyguladığı mizahlar değil müydi?Ancak bir şey söylenmesi gerekirse,o zaman günümüzde Türkiye Üniversitelerinde eğitim-öğretim görmüş,belli başlı bölümlerde yüksek tahsil görüp,mastarasını, doktorasını yapanlar Türkçeleriyle öylesine güçlü ki ,Türkiye Televizyonlarında program hazırlayanların çoğundan çok daha güzel Türkçe konuşmaktadırlar.Hiç olmazsa gidiyom,geliyom,arıyom gibi benzeri kelimelerle cümle kurmuyorlar.En ünlü şarkıcılar gibi sahnelerde Türkçemizi bozmuyorlar mı ?.Bakınız Gülşeni,Murat Bozu,Murat Dalkılıcı Gülben Ergeni ,Sılayı sahnede nasıl konuşuyorlar.O güzelim İstanbul Türkçesinin çooook uzağında değiller mi ? Neymiş sahne Türkçesiymiş bu, ya da internet Türkçesiymiş. Eee bizler de sizleri izlemiş olursak o zaman Türkçemizle ne olacak? Hadi çekelim harfler üzerindeki takayı. O zaman Celal yerine Cellal mı diyeceğiz? Yumuşak a,yumuşak geyi alfabemizden kaldıracak mıyız? Burunla mı konuşacağız… Bu yüzden Kosovalı genç Üniversiteli mezun arkadaşlarım Türkçemizi, müziğimizi hiç olmazsa Siz koruyunuz? Çok mu istiyorum !..
Muhammed Ustaibo
7.04.2015 İzmit-Kocaeli