29 Ekim 2024 Salı
Eğer insanoğlu, acı olayları tartışacak yerde onların yaşanmaması, engellenmesi için gerekli çabayı göstermezse kurbanlar adına daha çok dua etmeye, saldırıları farklı şekilde kınamaya devam edecektir. Yeni Zelanda’da camide ibadet halinde Müslümanların katledildiği son terör olayıyla birlikte, bu ve benzeri eylemlerin her türünü sert bir dille kınıyorum. Başta Yeni Zelanda Hükümeti’nin terör eylemi karşısındaki duruşunu, Türk Hükümetinin olayın kınanması ve aydınlatılmasındaki çabaları takdire değer. İçteki “çocuk tecavüz”leriyle sarsılan Katolik Klisesi Ruhani Lideri Papa Francis de, geçen Pazar ayininde St Peter Meydanı’ndaki kalabalık önünde “nefret ve şiddet” kınadı ve barış için dua ederek, 50 Müslüman vatandaşının katledildiği Yeni Zelanda’nın Müslüman kardeşleri ve vatandaşlarının yanında olduğunu belirtti. Yapılan bazı araştırmalar son yıllarda, özellikle 11 Eylül 2000’deki İkiz Kulelere (New York’ta) saldırı sonrası, ABD ve Batıda İslam düşmanlığının, Müslümanlara karşı suçlarda yüzde 1600 arttış görüldüğüne, dikkat çekiliyor. 11 Eyül’den18 yıl geçmesine karşın, Müslümanlar üzerinde olayla ilgili ‘suçlama’ önyargısı ne yazık devam etmektedir. Son on yılda, dünyanın farklı yerlerinde farklı dinden kişilere ve ibadetlerine yapılan saldırılarda, yüzlerce kişinin öldürüldüğü görülmektedir. Örnek:Bu yıl Ocak ayında Filipinler’de katolik Klisesine bombalı saldırıda 20 kişi öldü ve 102 kişi yaralandı. Merkezi Washington, DC olan Uluslararası Hristiyan Endişesi (ICC), 14 Mart 2019 tarihli raporunda Nijerya’nın kuzeyinde Boko Haram’ın isyancılarının Borno Eyaletinde EYN Kilisesi’ni yıktılarını , köylülerin evlerini yaktıklarını, bir kişiyi öldürdüklerini ve iki kız kardeşi kaçırdıklarını, halkın ancak Tanrı’ya sığındıklarını, can güvenliğinin olmadığını, daha önceki raporunda ise 31 Ocak 2104’te de Chakawa’daki terör eyleminde papazla birlikte cemaatinin 10 üyesinin öldürüldüğünü, duyurmuştu.
Öte yandan, 11 Mart’ta yapılan Çin Halkının Siyasi İstişare Konferansı’nda (CPPCC) bir yetkili, Batılı güçlerin, Çin toplumunu Hırıstiyanlıkla etkilemeye çalıştıklarına ve Çin’da Hırıstianlarla birçok sorunları olduklarına dikkat çekildiği, bildirildi. Asya kıtasından gelen haberlerde de son yıllarda Hindistan’da Müslümanlara ve Hırısitiyanlara karşı şiddetin arttığı bildiriliyor. Radikal Hindular’ın Hindistan’da yalnızca Hinduizm’in var olması gerektiğine inandıkları kaydediliyor. Hindistan’daki Hırısitiyanlara sahip çıkılması amacıyla yardımların toplandıkları ve hedeflerinin bu yıl içinde Hindistan’daki Hiristiyanlara 1000 bisiklet, 100 bin İncil ve 6 bin kilise inşatı olduğu duyuruluyor.
Geçen Perşembe günü Mısır yargısı, 2017 yılının Nisan ayında, İskenderiye’nin Kıpti Hristiyan kiliselerine düzenlenen ve 45’den fazla kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırıyı düzenleyen 10 kişiyi 10 ila 15 yıl arası hapis cezasına çarptırıldı.
Geçen Aralık ayında Kahire’de bir katedral kompleksine düzenlenen saldırıda, en az 25 kişi ölmüştü.
Bu arada, 21 Ekim 2018 ABD liderliğindeki koalisyon güçlerince Suriye’deki camiye düzenlenen hava saldırısında onlarca kişi öldürülmüştü. Koalisyon güçleri Camiye saldırıyı, savaş yasası camileri koruduğunu fakat, isyancıların buraya yerleşmesiyle statüsünün değiştiğini bildirdi.
Fakat, din farklılığı gerekçesiyle düzenlenen saldırılarla ilgili kınamalarda da çifte standar uygulandığı gözden kaçmamaktadır.
Örnek, Kosova’da insan haklarını korumakla resmen görevli Ombudsperson Kurumu, 2005’te Paris’te meydana gelen saldırıyı kınamak için, enstitünün camlarına – JE SUIS CHARLIE, “Biz de Chalieyiz” yazısını asmıştı.
Konuyla ilgili son haberlerden biri de, İsveç’in Kuzey Baltık bölgesindeki Kramfors kasabasında cami inşaatı teklifi nedeniyle, bir Demokratik Parti (SD) üyesi, Batılı olmayan mimariyi yasaklayan partisinden istifa ederek, partinin iç düzenlemesi için “Nuremberg’in ırkçı kanunları” benzetmesini yaptı.
Oysa bilindiği gibi terörün ne adresi, ne dini, dili, imanı, ne yeri saati belli değil, herkes ve hepsi hedefidir.
Bu yüzden, dünyadaki barışın en büyük tehditi farklı yerlerde ve renklerde ortaya çıkan ve yaşanan terör eylemleridir.
“Beni ısırmayan yılan bin sene yaşasın” deyişine, kötülüklerin hiç birinde , hele hele terörde yer yoktur.
Tek sözle, terör her dilde, aynıdır, acısı derindir.
İbrahim Arslan/Kosova