29 Ekim 2024 Salı
DEMOKRASİ’NİN ZAFERİ:15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ
UMUDUMUZ İVANOV....
TRUMP ENDİŞESİ...
Kimliğe Yeniden Sarılmak: Priştine Türk Gençlerinin Gelecek Mücadelesi
MECLİS 2025 YILI BÜTÇE YASA TASLAĞININ İKİNCİ OYLAMASI İÇİN TOPLANDI
Ölümünün 60.yılında anarken (8 Nisan 1961), ozan ve öğretmen kişiliğiyle ünlü Naim Şaban’ın şiirindeki dizelerin tarihsel ve toplumsal boyutunun yeniden ele alınması, son derece önemlidir.
Bunun açılımını yaparken, 70’li yıllarda öğrencisi olduğum Priştine Lisesi’nde yürütülen edebiyat çalışmaların, “Gerçek” Kültür Sanat Derneği’nde Naim Şaban’ın adını taşıyan Edebiyat Kolu’ndaki etkinliklerin, gençlere şiir sevgisinin aşılanmasındaki önemini vurgulamak gerekir.
Lisede çok değerli merhum Türkçe Hocamız Zehra Jubi, zaman buldukça edebiyat etkinliklerine katılan, o dönemde Priştine Üniversitesi Şarkiyat Bölümü Öğretim Görevlisi merhum Süreyya Yusuf’la birlikte biz öğrencilere edebiyatı sevdiriyor, Ozan Naim’in şiir dünyasını daha iyi anlayabilmemiz için çaba tüketiyorlardı.
Priştine ve Üsküp’te Türkçe eğitimin yapıldığı liseler arasında geliştirilen kardeşlik ilişkileri kapsamında 1971’de, Üsküp “Çvetan Dimov” Lisesi’nin “Naim Şaban” edebiyat koluyla birlikte düzenlenen “Naim’i Anarken” ortak şiir dinletisinde en çok aklımda kalan, Ozan’ın “Çok acı çalıyorsun düdük, sallanmaz oldu kalabalığın medilleri…” dizleriydi.
Tiren sesi, tiren resmi, adı ve tirenin kendisi söz konusu oldukça, hemen bu dizeleri hatırlar, şairi hayalimde canlandırmak isterim.
Öyleki, bu dizelerin izi derindir, her Kosovalı’da, Balkanlar’dan alıp götüren koparan o kara tiren, kap karadır, hem beleklerimizde hem içimizde, adeta fırtına koparır gibidir.
Bu topraklarda tiren düdüğü onlarca yıl hep acı çalmıştır. Bu yüzden Balkan insanında özellikle Türklerde Tiren’in farklı bir yeri ve anlamı vardır. Çünkü, hem ayıran hem de kavuşturan bir araçtır.
Tiren istasyona gelirken de istasyondan ayrılırken de yürekleri hoplatır, gönderen gidenle, karşılayan gelenle nasıl da bir birine sarılır, tek vücut olur.
Ayrılıklar yıkar adamı, o yüzden adı da karadır, tirenin ayırır insanı. O anlarda dumanı çıkar hem tirenin, hem ayrılanların. Tirenin birleştiren yanı da çok güzeldir, buluşturur, kavuşturur özleyenleri.
Bu nedenle, türkülerimizde, ozanların dizelerinde tiren, hep vardır. Fakat, genelde kara’dır adı, “kara tiren” diye anılır. Doğrusu, tiren, ayrılıkların, kavuşmaların, özlemin, buluşmanın simgesi olmuştur. Bu duyguların hem bittiği, hem de başladığı bir duraktır, kara tirenin istasyonu.
Naim Şaban’ın özellikle “Çok acı çalıyorsun düdük…” dizesi, dönemin Sırp İçişleri Bakanı Aleksandar Rankoviç’in 1950’li yılların başında, genelde aydın Müslüman kesime (Türk, Arnavut, Boşnak) uyguladığı şiddet ve baskıdan kurtulmak için Türkiye’ye yapılan göçleri çağrıştırır, bizlere.
Çünkü Şair, göç olaylarının tanığıdır, tirenin istasyondan ayrılış sesi kulaklarından, lokomotifin buharı gözlerinden hiç silinmemiştir.
Ozan, ayrılık şiirindeki dizeleriyle bu acıları, mendile nakış gibi işlemiştir.
“Sallanmaz olur kalabalığın mendilleri” dizesinde, göç edenleri yakınlarını uğurlarken, tirenin gözlerden kaybolmasıyla başlayan hasretin verdiği acı, tirenin makası daraldıkça büyüyen mesafe karşısında, halsiz kalan ellerde, “sallanamaz” olur mendiller.
Üsküp’teki tren istasyonunun rayları senelerce göçlere şahitlik etmiş, ayrılıktan içi yananların döktükleri göz yaşı hiç dinmemiştir.
1966’nın Temmuz’una* kadar devam eden kara tirenle yoğun göçün verdiği acılara, hasrete, ayrılıklara Üsküp bile dayanamamış, o acılara doğa ve kader isyan edercesine 1963’te çok sayıda can ve mal kaybına neden olan Üsküp depremi, yaşanmıştı.
Aynı dönemde vatanı, memleketi terk etmenin verdiği acılara, ayrılık ve özleme bir yenisi daha eklenmişti.
O da, 60’lı yıllarda iş aş peşinde başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerine başlayan işçi göçleriydi. “Muhacirlik” , “muhacir” çok zor ve acıydı, o acılar sürerken gurbet dönemi başladı.
Adı üzerinde bet, gurbet. Yine kara tiren gündemdeydi.
O günlerde de tiren, yine şairin dilinde vurucu dize, ozanın telinde “ayrılık” ve “gurbet” sesi olmuştur.
Öyleki, çok sevilen kara tiren türküsünde “Makasın kırılsın tiren, yarim gurbete gidiyor…” örneği duygular içinde, sevgililerin bedduasında hedef, “Kara tiren gecikir, belki hiç gelmez, dağlarda salınır derdimi bilmez-gam dolar yüreğim göz yaşım dinmez” bir umut, bir bekleyiş bir özlem olmuştur.
Ozanın dizelerindeki o “Kara Tiren”i gözlerimde, yüreğimde yaşadığım günler, yakın geçmişte kalsa da, hep hafızamdadır.
1999 yılının baharında, Nisan’ının ilk haftasında Kosova’dan insanların evleridnen, yurtlarından sürüldüğü günlerdi, o günler. Kosova – Makedonya sınırı Blatse’deki o zor sürgün günlerinde Şair, dizeleriyle, hep yanımdaydı.
Çünkü, evlerinden sürülen binlerce insanı Blatse’deki cehennem vadisine taşıyan Kara Tiren, her gelişinde, hep acı ve kara çalıyordu. Düdük acı çaldıkça yürekler bir hopluyor, bir kopuyor, gözler ise “sürülenler içinde acaba, bildikler var mı?” diye, arıyordu.
Bu örneklerde olduğu gibi şairler, şiirlerinde dizeleriyle zamana şahitlik ederek, tarih ve toplum olaylarını en özlü şekilde kaydetmeyi başarıyorlar.
Bu varsayımdan hareket ederek, Naim Şaban’ın da dizeleriyle bir tarihi kaydettiği, o günlerdeki olayların ve yaşanan duyguların tercümanı olduğu, söylenebilir.
Gönül isterdi ki artık, kara tirenler olmasın, düdükler acı çalmasın. Özgürlüklerin, barış ve sevginin, kucaklaşmaların, mutlulukların simgesi mavi trenler, şairin şiirinde bol olsun.
Yarınların, Mavi trenlere türkülerin yakılacağı güzel günler olması umudu içinde, Naim ozan, Naim öğretmeni saygıyla, anıyorum.
İbrahim Arslan
——————-
* 1966’nın Temmuz’unda Cumhurbaşkanı yardımıcısı iken eski İçişleri Bakanı Aleksandar Rankoviç, özellikle Müslüman topluluklara uyguladığı şiddet ve baskılar sonucu, ani bir kararla görevden alınmıştır. Rankoviç hatıralarında, “Ben ki herkesi parlamantodan yatak odasına kadar dinledim, son ana kadar bana hazırlanandan haberim olmadı” diye, yazmıştır.