09 Kasım 2024 Cumartesi
DEMOKRASİ’NİN ZAFERİ:15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ
UMUDUMUZ İVANOV....
TRUMP ENDİŞESİ...
Kimliğe Yeniden Sarılmak: Priştine Türk Gençlerinin Gelecek Mücadelesi
MECLİS 2025 YILI BÜTÇE YASA TASLAĞININ İKİNCİ OYLAMASI İÇİN TOPLANDI
Saraybosna, Doğu ve Batının, Alaturka ve Alafranga’nın, Müslüman ve Hristiyanlığın, iki medeniyetin kesiştiği Avrupa’nın merkezindeki önemli bir şehir. Bu özellikleriyle sıradan bir turistin çok yoğun duygular yaşadığı tarihi bir yer… Bendeki duygular yılların geçmesine rağmen aynı, hiç değişmemiş. Eskiden yaptığım iş ziyaretlerinde hissetiklerimi, bu kez de hissettim. Kararmış, küflenmiş kalplerin işlediği cinayetlerin izlerine her adımda rastlamak mümkün.
Yaklaşık 10 yıldan sonra tekrar Bosna –Hersek’i ziyaret ettim. Birkaç kez ziyaret ettiğim Sarabosna’ya ilk kez turist olarak gittim.
Ve doğrusunu söylemek gerekirse, bu kadar çok turistin Mayıs ayı başlarında Saraybosna ve Mostar’ı ziyaret etmesi beni şaşırttı. Boşnaklar turizm işini bayağı ilerletmiş. 10 yıl öncesine kıyasla turist sayısında bir hayli artış var. Tabi turist gelirlerinde de.
Bu haliyle Saraybosna ve diğer tarihi şehir Mostar her gün binlerce turisti ağırlıyor. Dünyanın her yerinden gelenler var. ABD’den Japonya’ya, Kanada’dan Çin’e kadar çok sayıda turist, kalabalık gruplar halinde turistik ve tarihi mekanları gezmekteler. Türk turistlerinin de çokça sayıda Saraybosna’ya gelmesi, bu şehrin incisi olan Başçarşı’da Türkçe’nin yerel dil olmasını sağlamış.
Osmanlı’dan kalan ve yüzlerce dükkan, cami, vakıf binaları ve müzelerden oluşan Başçarşı’yı, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’ndan kalan çarşıyı bir çizgi ayırıyor. Ama tüm yabancı turistler doğuyu temsil eden Başçarşı’yı tercih ediyor.
1992 – 1995 yıllarında Bosnalı Sırpların yoğun ateşi altında kalan ve haliyle büyük hasar gören Başçarşı, devletin desteğiyle eski halini almış, kültürel tarihi ve dini yapılar restore edilmiş, turistlerin hizmetine sunulmuş. Gazi Hüsrev Paşa Camii, Gazi Hüsrev Paşa Kütüphane ve Vakfı, kapalı çarşı, hanlar, en çok ziyaret edilen eserlerin başında yer alıyor. Vazgeçilmez lezzetteki Bosna köftesi, böreği, tatlısı, turistlerin severek tadına baktığı geleneksel yemekler de, turizm sektörünün gelişmesinde katkısı yok değil. En önemlisi, bir yandan turistleri büyüleyen şehre ve esnafa gelir sağlayan turizm, Bosna gerçeğinin yerinde öğrenilmesi için kaçınılmaz bir fırsat.
Kalabalık kafilelere eşlik eden rehberler, turistlere, 300 bin Boşnak Müslümanın bir avuç toprak için öldürüldüğü, Avrupa’nın merkezinde bağımsız bir Müslüman devletinin kurulmasının engellenmesi için 300 bin masum insanın katledildiği, çoluk çocuk, genç , kadın , yaşlı demeden soykırım işlendiğini, akılları ziyan eden, kalpleri parçalayan bir haksızlık, toplu cinayetin işlendiği, bir akıl durmasının yaşandığını anlatmaktalar.
Yabancı turistler, hem uzak geçmiş , hem yakın geçmişin tarihi ve önemli mekanlarını gezerken, yüzbinlerce insanı katledecek kadar duyulan nefretin yaptırdığı Srebrenitsa soykırımını, pazar yerinde yiyecek satın alırken aç insanları parçalayacak kadar duyulan kinin yaptırdığı Markale katliamını, Saraybosna’daki her binada yüzlerce mermi izlerine, isabet almış ve cenaze çıkmış evlerin hala sevdiklerinin matemini tuttuğunu daha iyi anlayabiliyor.
Dört yıl (1992-1995) Avrupa’nın 2’inci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşın vahşetini, acımasızlığını tüm çıplaklığıyla yaşamış olan Bosna ve Saraybosna’da hala savaş izleri çıplak gözle görebilen turistler, aradan 24 yıl geçmesine rağmen Bosnalı Sırpların, Miloşeviç’in desteğiyle Müslüman Boşnaklara sergilediği barbarlığın izlerini, tarihi şehrin hemen hemen her köşesinde mevcut olmasını daha iyi kavrayabiliyor.
Kosova da bu yolu izlemeli. Turizmini geliştirmeli, çok daha fazla sayıda yabancı turisti Kosova’ya çekmeli. Hem ekonomiye katkı sağlanmış olur, önemlisi, turistler 1998 -1999 savaşında Sırp güçleri tarafından 15 bin Kosovalının katledilmesine sebep olanların gerçek yüzünü görmüş olur. Biz bunu yapabiliriz. Sadece tarihi eserlere sahip çıkılmalı. Çekim merkezi haline gelebilmek için, sadece TİKA’nın Osmanlı eserlerini restore etmesi değil, Hükümet, Kültür Bakanlığı aracılığıyla hasar görmüş ya da yıpranmış tarihi eserlerin restore edilmesi için fon ve kaynak ayırmalı. Nerede yüzyıllık bir tarihi eser varsa ona sahip çıkılmalı.
Yabancı turist sayısı artıkça, Kosova gerçeği daha iyi anlaşılmış olacak, tanımalar da haliyle artacaktır. Bosna Hersek, Kosova için iyi bir örnek olarak benimsenmeli.
Ercan Kasap
11.05.2019