Gençliğinin en güzel yıllarında, İstanbul’da edebiyat ve tarih okurken, çağının koşuşturmacaları ve tutkuları arasında, kitap dünyasına dalmış, sanata ve tarihe meyletmiş, hayalini kurduğu dramatik geleceğini hiç düşünmeyecektir. Onu, onlarca yıl sonra Komünistlerin eline geçecek olan ailesinin anavatanında bekliyordu. Mükerrem Yanina, İstanbul’da hayatının belki de en güzel günlerini yaşadığında 20’li yaşların ortalarındaydı. Aristokrat görünümü, iletişim konusundaki özel becerileri, yabancı dil edinimi, bilimsel araştırma ve Osmanlı sahasındaki araştırma tutkusu ile herkesin dikkatini çekti.1890 yılında İstanbul’da aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası tarihçi ve siyasetçi Azmi bey Yaninalıydı, annesi ise Berat’ın geniş Vrioni ailesinden merhum Lalinur Vrioni idi. Genç Mükerrem Yanina için hayatında iz bırakacak hikayelerden biri de prenseslerden biriyle ilişkisiydi. Sultan Hamit’in bir süre Arnavutluk’ta yaşaması için getirdiği torunu. Kıskançlık ve tutku arasında prensesle olan hikâyesi kısa sürede sona erecek ve yakışıklı aristokrat Türkiye, Fransa, İtalya ve Yunanistan arasında hayatına devam edecekti. 1943’te İtalya’dan ayrılarak Arnavutluk’a dönecekti. Savaşın bitmesi onu burada buldu ve komünistlerin iktidara gelmesiyle kaderi kesin olarak değişecekti.1946’da yeni rejim tarafından tutuklandı. Uluslararası ve yerel irtica unsurlarıyla bağlantılı olduğu için ve bir dizi başka aydınla birlikte 5 yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. Bu arada savaş yıllarında küçük kardeş Muammer, partizan güçleri tarafından gizemli bir şekilde vuruldu. Mükerrem Yanina, cezasını çektikten sonra 1952’de ailesinin tüm mal ve servetinden mahrum olarak Berat’a döndü. Tek başına bırakıldı, ağırlıklı olarak okuma ve çevirilerle uğraştı, belki de nihayet huzursuzluktan uzak sakin günlerde yaşayabileceğini düşündüğü bu sıralarda, rejim ona karşı teyakkuzunu artırmıştı. İçişleri Bakanlığı’nın tehcir için önerilen bazı aydınları listeleyen 19 Şubat 1954 tarihli belgesinde, “Sigurimi” tarzında bu mini biyografiyi de yazdıkları Mükerrem Bey Janinina’nın adı yine listedeydi.
Dönemin belgelerinden Yanina’nın akıbeti veya faaliyeti hakkında başka bir bilgi verilmezken, 1960 yılında hayatı olumlu bir dönüş yapacaktır. Tarih Enstitüsü. 70 yaşındaydı ve yaşına rağmen çalışmaya koyuldu ve 18 yıl üst üste yaptığı katkılarla bu dönemin ender belgesel zenginliklerinden olan Arnavutluk bilimine bir miras bıraktı. XV-XVII. yüzyıllardaki Orta Çağ boyunca Arnavutluk tarihinin kaleme alınmasına yardımcı olacak önemli Osmanlı belgeleri. Tercüme ettiği bu külliyatın bir kısmı, ünlü Türk tarihçisi Halil İnalçik’in hazırlayıp yayımladığı “1431-1432 Yılları Arnavutluk Sancağı Defter veya Sicil Defteri’dir. Tam 18 yıl sonra ve tüm bu özverili çalışmalardan sonra. , usta yaşlılığının son günlerini yaşadığı halde rejim parmaklıkları atmaya hazır olacaktır.1978 yılının Eylül ayıydı.89 yaşındaki adam, saçma sapan bir suçlamayla tekrar tutuklanıp hapse girecekti. Yaklaşık bir yıl boyunca soruşturmanın sonuçlarına, müfettişlerin kışkırtmalarına, tehdit ve hakaretlerine, onu yenmek için psikolojik ve fiziksel işkencelere katlanacaktı. Böyle bir soruşturma sürecinden sonra, tutuklanmasından bir yıl sonra 89 yaşındaki Mükerrem Yanina, Hoca rejiminin çaresine bakacağı “yalancı şahitlerle ajitasyon ve propaganda” suçundan 8 yıl hapis cezasıyla yargılandı. Yaşlı adam son güne kadar acı çekecekti. Yaşlanmış ve hapishaneden yıpranmış olsa da Mükerrem Yanina özgürlüğüne yeniden kavuşacaktı. Hayat, birkaç yıllık küçük zevkler için bile seni yine de affederdi. 1989 yılında, bu kanlı rejimin sona erdiğini hâlâ tam olarak anlayamayan 99 yaşındaki Mükerrem Yanina, kendisini neredeyse yarı yarıya dikta altında tutan komünizmin devrilmesinin tadını çıkaramadan hayata veda etti. Gençliğin maceraları, dramları ve dehasıyla, ardından ölünceye kadar komünist Arnavutluk’ta yaşadığı son derece hayal edilemez yıllarla onun hayatı bir film gibiydi. 20’li yılların yakışıklı delikanlısı, İstanbul’un ışıltılı sokaklarında tüm saçlarını toplamış dolaşırken, hayatının böyle bir sonunu hayal etmiş miydi??? Büyük olasılıkla HAYIR!
Not:
Bu makale, 09 Ağustos 2015 yılında yayınlanan “Gazeta Shqiptare”den alınmış, Prof. Dr. İrfan Morina tarafından Türkçe ’ye tercüme edilmiştir.
“DEFENDER EUROPE 2023” ASKERİ TATBİKATININ AÇILIŞI YAPILDI
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI
HIRVATİSTAN SAĞLIK BAKANI BEROS YOLSUZLUK ŞÜPHESİYLE GÖREVDEN ALINDI
BALKANLAR’DA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ VE TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU SARAYBOSNA’DA BAŞLADI