İmza Yayınevi tarafından Agim Rifat Yeşer’in ”Bir Zamanlar Bir edebiyat Vardı” kitabı çıktı.
NE DEDİLER NELER YAZDILAR
1973’ten başlayarak 2023’e kadar, dergilerde, gazetelerde, kitaplarda hakkımızda yazılanların toplamı bir kitap bu.
HEPSİNE MÜTEŞEKKİRİM
Kitaplarım yayımlandı, oyunlarım oynandı. Oyunlarımı ben sahneye koydum, başkaları sahneledi, ben oynadım, başkaları oynadı.
Şiirlerimle, hikayelerimle, değişik edebiyat türlerindeki yazılarımla gazete ve dergilerde okuyucularımızın karşısına çıktım, oyunlarım radyo ve televizyonlarda olduğu kadar farklı tiyatro sahnelerinde de seyircilerimizle buluştu yıllarca.
Gazeteler yazdı, dergiler yazdı, ister radyo ve televizyonlarda ister de benzeri görsel ve yazılı medya tarafından dile getirildi.
Edebiyatta uğraş veren, medya kuruluşlarında çalışan belli başlı yazar ve gazeteciler tarafından eserlerimin hakkında kendine göre yazılar yazıldı, üzerinde durup kaleme alındı, düşünceler beyan edildi, fikirler öne sürüldü.
Onların hepsini, hemen hemen hepsini elimden geldiğince topladım, sakladım, biriktirdim. Bunu beğendim, bu bana göre değil demeden, yayınlandığı tarihlere göre ayrıyı gayrıyı gözetmeksizin hepsine kitapta yer verdim.
Hepsine de müteşekkirim.
Hakkınızda yazılanları, beyan edilenleri beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, onların düşünceleriyle hemfikirsiniz ya da değilsiniz ama birileri oturmuş sizi okumuş, izlemiş, sizin yayınladıklarınızın sahneye koyduklarınızın üstüne bir şeyler yazmış, kendi açısından incelemiş, değerlendirmiş, fikir üretmişse (hele art niyetli de değilse) ona saygı duymak lazım.
Bu konuda elbette ki değişik düşünceler var, olacaktır da. Onlardan biri de şair yazar Özdemir İnce’ye ait. O diyor ki:
“Dikkat ederseniz cahil olan şair değil, şiir eleştirisi, eleştirmen, eleştirici. Şairin cahilliğinin kimseye zararı yoktur. Neredeyse kendisine bile. Ama eleştirmen olmak için tahsil terbiye gerekir. Üniversitede ilgili fakültede okuyup diploma almamışsan, otodidakt isen bin kadar kitap okuyacaksın; Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça ve İtalyanca dillerinden birini epeyce bileceksin çünkü kaynaklar bu dillerde. Bunun için de en uygun iş akademisyenliktir. Çünkü biraz önce saydığım dillerdeki eleştirmen, kuramcı üniversitelerde hocadır. Hocadır ama aynı zamanda yayın hayatının içindedirler. Bizimkilerinin doktora tezlerinin, öteki tezlerinin ne olduğunu bilmeyiz. Kendileri pişirip kendi aralarında yerler. Pişirip yedikleri şairlerdir, yazarlardır.”
Buna da saygı duymak lazım.
Yayınevi olarak, tiyatro dahil edebiyat eserlerin üzerine yazılanları, ifade edilenleri ayrı tuttuk bu sefer, sahneye koyulanları ayrı…
Kitapta daha çok yazılı edebi eserler hakkında getirilen eleştirilere, değinmelere, haberlere yer verdik.
Peki neden “Bir Zamanlar Bir Edebiyat Vardı”? Bu başlık niye? Vardı da şimdi yok mu?
Var, varolmasına da, gündemden düşmüş, marjinalleşmiş bir konumda artık. İlgi odağından uzak, okunmayan, izlenmeyen, daha da kötüsü unutulmaya yüz tutmuş bir yerlerde o şimdi.
Bunun da birçok sebebi var elbette ki. Yeni bir toplumsal siyasal ortam, yeni bir düzen, yeni bir devletin oluşumu v.s. Onlardan biri belki de başta geleni iletişim kopukluğu. Ne kadar çelişkili ve paradoksal değil mi! İletişim çağında iletişim kopukluğu!? Çarpık bir de, ama gerçek. Kopukluk derken yazılı iletişim kopukluğu demek daha doğru olur. Yazılı iletişimin koptuğu bir dönemi yaşıyoruz.
Ve bu sadece bize özgü bir durum da değil, aşağı yukarı her yerde bu böyle. Dünya, kitaptan, gazeteden, dergiden tek sözle yazılı medyadan, yazılı iletişimden giderek uzaklaşıyor, yazıdan, harften, tümceden…
Mektup öldü, sıra mesajlarda.
Daha başta üç beş kelime yazarak karşı tarafa belli bir konuda iletide bulunurken, yavaş yavaş yerini animasyona bırakıyoruz. “Tebrik ederiz”, “Aferin”, “Kutlarız”ın yerini gün geçtikçe alkış canlandırmaları alıyor. Tıklıyoruz, iki animasyon el marifetinde: “Şak Şak!”. Tıklıyoruz: Kalıp dizelere, hazır deyişler, hazır kayıtlı kalıp cümleler: “Ha, Ha, Ha”lı, “Hi Hi Hi”li resimli ünlemler!
Yani her şey görsel. Görsel almış başını gidiyor. Nereye gidiyor? Gideceği yere kadar gidiyor…
Sonunda mı?
Sonunda yine yazıya dönüş olacaktır ister istemez. Kalpten, yürekte, içten gönülden koparak yazıya dönüşen o canlı o samimi kelimelere…
Biz buna inanıyoruz.
Ve sadece inanmakla da kalmıyor, mücadelesini de veriyoruz. Vermeye de devam edeceğiz…
A.R.Yeşeren
KOSOVA KADINLAR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’NDEN YETİMLERE İFTAR YEMEĞİ
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI
HIRVATİSTAN SAĞLIK BAKANI BEROS YOLSUZLUK ŞÜPHESİYLE GÖREVDEN ALINDI
BALKANLAR’DA TÜRKÇE ÖĞRETİMİ VE TÜRKOLOJİ SEMPOZYUMU SARAYBOSNA’DA BAŞLADI