a
b
b

RESİM BİR AŞIĞINI YİTİRDİ

Sami Ahmeti

Akşamdı ve saat 20,30 gibiydi (08.05.2011 Pazar) telefon çaldığında. Arayan Enver’di. ‘Çarşıya çıkmışlar, beni de çaya davet ediyorlar’ diye düşündüm. Ancak, ressam dostum sözü hiç dolandırmadan Sami’yi kaybettiğimizi söylüyordu. Dışarıda yağmur çiseliyordu. Enver’le görüşmeye koştum.

Şadırvan’a doğru adımlarken, gözlerimin önünden bir film şeridi gibi beraber olduğumuz günler, an’lar geçti…

1990’lı yılların başlarıydı. Bir yandan ben resme yeniden dönüş yapıyordum. Aynı anda Sami de uzun yıllar sonra resime yeniden sarılmaya karar vermişti. Yani bizi bir araya getiren resim olgusuydu, resime olan sevgiydi.

O güzel insan, merhum hocamız Hamdi Bardhi sayesinde bizler birkaç ressam bir araya gelmiştik. Hoşgörülü, erdemliği yüzünden fışkıran, kibirden uzak bir baba şefkati içinde hepimize çocukları gibi bakıyor, resmin bilgilerini kendi bilgi dağarcığı çerçevesinde bizlere aktarmaya can baş oluyordu…Onun resimde kullandığı üslubuna hepimiz aşıktık. Bir kırlangıç yuvasını gagasıyla nasıl  yaparsa, Hamdi Hocamız da fırçayla, paletle o şekilde büyük bir sabır, heves ve sevgiyle resmini yapardı…

Önce futbolcu olarak anımsıyorum dostum Sami Ahmeti’yi. Biz 13-14 yaşlarındaydık. Prizren futbol takımının çocuk takımında antremanlara çıkıyorduk. O da o dönemin gözde futbolcularındandı. Sokol’u, Erdo’su, Skender’i, Trifke’si vb. birlikte Prizren’de ve yurt çapında adından çok sözü edilen  oyunculardı. Ancak daha o yıllarda Sami’nin resimle olan sevgisine  de tanık olmuştum. Stadta oyuncuların soyunma odalarının duvarları Sami’nin futbol maçlarını konumlayan renkli resimleriyle donatılmıştı. Demek ki Sami’nin resme olan sevdası çocukluk yıllarına gidiyordu…

Yirmi yıl süren arkadaşlığımızda onun resme aşık olduğunu söylersem yanılgıya düşmem. Savaş sırasında evinin yanmasını, ardından rahatsızlanmasını da unutturan resimdi. Eğer biz ressamlar olarak bir araya gelmişsek, o gün resim dışında konunun diğer alanlara  taşmasını kesinlikle istemezdi. Muhabbeti başka alanlara kaçıracak biri masaya gelmişse, buna tahammül edemez ve nazik bir şekilde ‘ben ekmek almaya gidiyorum’ der, masadan uzaklaşırdı.

Çok çalışıyordu. Tuvalde, suntada hep daha güzelini vermek için çırpınıyordu. Önce uzun yıllar natürmort ağırlıklı çalıştı. Ardından boyuna Prizren’i tuvallere aktardı. Derken, soyut çalışmalara da kolları sıvadı. En çok çalışan ve en çok ta resim satanlardandı. Resim satınalabilmek  için kapısını çok çalan oldu.

Kişisel sergiler açtı, karma sergilere katıldı. Eserleri uluslararası bienallerde yer aldı. Tablolarıyla  özellikle  Almanya ve  Türkiye’de sergiler açtı.

Yeni bir serginin hazırlığı içindeydi. İvedi bir şekilde çalışmalarını sürdürüyordu. Haziran ayı içerisinde Mehmet Paşa Hamamı’nda en yeni  kişisel sergisini açacaktı. Almanya’dan özel konukları olacaktı. Bu yüzden de iyi hazırlanmak için elden gelen çabayı sunuyordu. Her zamanki gibi çok titizdi. Her şeyin dört dörtlük olmasını istiyordu…

Ama olmadı. Ölüm onu çok sevdiği resim yaparken yakaladı…

Böyle anlarda bütün anıları bir yazıya sığdırmak  gerçekten zor. Ancak, döne döne kendisine “Sen, bir tek resimle uğraştığın için çok şanslısın” derdim. “Senin yerinde olmayı çok isterdim,” diye de eklerdim…

Evet, Sami Ahmeti bu dünyadan gitti. Resim bir aşığını, bizse çok sevdiğimiz bir arkadaşı kaybettik./Z.Beksaç/

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Sıradaki haber:

TOPLU MEZAR ŞÜPHESİYLE ARAMA BAŞLADI

KÖŞE YAZISI

TÜM YAZARLAR
erkasap
ERCAN KASAP
“Karanlıktan korkan çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz.Yaşamdaki asıl trajedi,yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır” (Platon) 60 yıldan bu yana kesintisiz Türkçe eğitimin yapıldığı Priştine’nin tek ilköğretim okulu “Elena Gjika” okulunun müdür yardımcısı görevine uzun yıllardan sonra bir Türk öğretmen seçildi, tam da güzel oldu, hak yerini buldu derken, Türk topluluğunu derinden sarsan tatsız bir olay yaşandı. “Elena Gjika” okulunda görev yapan Arnavut öğretmenler, ne hikmetse, müdür yardımcılığına Türk öğretmenin seçilmesini hazmedemedi.K ararı, derslere girmemekle boykot etti. Ardından Arnavut öğrenciler Türk öğretmen ve öğencilerine sataştı, tartakladı ve çirkin hareketlerde bulundu. Anlatıldığna göre Arnavut örencilerinn tepkisi tam bir mlliyetçilik gösterisine dönüştü. Holiganlık davranışları sergileyen Arnavut öğrenciler, Türk öğretmen ve öğrencilerine adeta terör estirdi. Esir kaldıkları sınfların kapıları tekmelendi, camlar kırıldı,”burası Arnavutlarındır” sloganları atıldı. 65 yaşında bir Türk öğretmeni 13- 14 yaşındaki Arnavut öğrenciler tarafından tartaklandı. (9’uncu sınıf Türk öğrencilerinin toplu olarak imzaladıkları mektupta, biyoloji ve fizik derslerini veren kıdemli öğretmen Abdullah Bırvenik’in Arnavut öğrenciler tarafından koridorda etrafının sarıldığı, tartaklandığı, Arnavut bayrağıyla sarılarak, sataşmalara maruz kaldığı ileri sürülüyor). Sebep, sadece ve sadece müdür yardımcılığına seçilen öğretmenin Türk olması!
b
b

SIZIN KÖSENIZ

TÜM YAZARLAR
konukyazar
SİZİN KÖŞENİZ
Sizin Köşeniz bölümünde siz değerli okuyucularımızın .............
casibomjojobetCasibom GirişJojobet Giriş YapcasibomCasibomMeritking GirişBets10holiganbet girişbaywingrandpashabet giriş