Kosova’da Türk dilinde eğitim 70 yılını doldurdu geçen yıl.
Türkçe eğitimin yapıldığı okulların açıldığı 1951 yılı, Kosova’da Türklerin geleceği açısından bir milattır.
Kosovalı Türklerin dimdik ayakta durmasında en büyük katkısı olan Türkçe eğitim başlamıştır.
Kosova’da Türk halkının varlığını sürdürebilmesi için can damarlarından biri olan Türkçe eğitim, çoktandır hak ettiği öneme sahip olması açısından, üzerinde sürekli olarak durulmasını gerektiren alanlardan biri şüphesiz.
Kosova’da Türk halkının ayakta kalabilmesi, varlığı ve kimliğini yaşatmasının tek yolunun sağlam , kaliteli ve çağdaş bir eğitim- öğretim sürecinden geçtiği bilinciyle hareketle, 1951 yılını takip eden yıllarda belli aralıklarla Priştine, Prizren, İpek, Mitroviça, Vıçıtırın, Mamuşa ve Gilan’da Türkçe sınıflar açılmış, Türkçe eğitimin temelleri atılmıştır.
Bu bağlamda tecrübeli gazeteci İbrahim Arslan’ın Kosova’da Türkçe eğitimin 50’inci yıldönümü vesilesiyle kaleme aldığı “Türkçe Eğitimin Dünü ve Bugünü” yazısına yer veriyoruz:
Türkçe Eğitimin Dünü ve Bugünü
Balkan savaşlarının ardından Balkanlardaki Türklerin kendi kendilerine terk edildiklerini , ilgili tarih dilimi her an doğrulayabilir. Balkanlarda kurulan yeni devletlerin Türklere genelde yenilen bir imparatorluğun kalıntıları gözüyle bakması, yönetimlerin ise uyguladıkları farklı politikalarla Türklerin çok yönlü normal gelişmelerini engelledikleri tarihi bir gerçektir.
Öyleki, ikinci sınıf vatandaş muamelesine dayanamayan Türklerin bir bölümü Türkiye’ye gçö etmek zorunda kalmış, bir bölümü de günümüze kadar milli kimliğini, gelenek ve göreneklerini korumakta direnmiş; direnemeyenler ise zamanla ulusal kimliğini yitirmişlerdir.
Her toplum için olduğu gibi Türkler için de eğitim çok önemliydi. Oysa onların eğitim olanakları her zaman sınırlıydı. Balkan ülkeleri arasında farklı uluslara mensup vatandaşlarına en iyi eğitim imkanları veren 2. Dünya savaşı’ndan sonra kurulan sosyalist Tito Yugoslavyası’ydı. Ancak bu ülkede de Müslüman topluluklara Türk, Arnavut, Boşnak ) farklı bir politika yürütülüyor, diğer uluslara gibi eşit ölçüde gelişme olanakları verilmiyordu.
Tüm uluslara eşitlik iddiasıyla kurulan Tito Yugoslavyası’nda da halk Kurtuluş savaşı (1941-1945) yıllarından sonra Türklerin en yoğun yaşadıkları bölgelerde – Kosova ve Batı Makedonya’da (Kalkandelen, Gostivar, Debre) Türklerin varlıkları kabul edilmedi. Bu yüzden bu bölgelerde yaşayan Türkler, anadillerinde eğitim bulunmadığı için Arnavutça, Sırpça veya Makedonca dillerinden birinde okumak zorunda kaldılar. İlerleyen yıllarda, Türklerin yoğun şikayetleri sonucunda dönemin Yugoslavya Komünist Partisi, 6 yıllık bir aradan sonra 1951 yılının ilkbaharında bu yerlerde Türklerin varlığını tanıma kararı aldı.
Aşırı milliyetçilerinin bu karara sert tepkilerine rağmen, yönetim bu konuda kararlıydı. Sonuçta, Türk yönetiminin Balkanlar’dan çekilişinden yakın 40 yıllık bir aradan sonra (Kosova’da ve Batı Makedonya’da) Türkçe eğitim yeniden başladı. Yaklaşık yarım yüzyıl anadilinde eğitimden uzak bırakılan Türkler çok ağır bir fatura ödüyordu. Çünkü Türkçe’den, tarihinden, örf ve adetlerinden yıllarca uzak kalmaları ulusal kimliklerinden uzak kalmalarına yol açıyordu. Bu dönemde, Türkçe’ye hizmet fırsatı olmayan Türk aydınlarının büyük bir bölümü yüzyıllarca aynı tarihi ve kültürü paylaştıkları Arnavutların eğitiminde büyük bir özveriyle çalışıyor, gelişmelerine katkıda bulunuyordu.
Kosova’da 1951 yılında Türkçe eğitim hakkının tanınması Türkleri son derece mutlu etmişti. Sıfırdan başlamak kolay değildi. Dönemin Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanıp Sırpça ve Arnavutça okullarda uygulanan Türk düşmanlığı içerikli müfredata uyarak Türkçe ders yapmak en büyük sorunu teşkil ediyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun kötülendiği, Türklere karşı düşmanlık ve nefrete yer verilen bir ders program hem Türk öğretmeni, hem Türk öğrencisi, hem de velilerin gücüne gidiyordu. Çünkü Atalarını hakimiyeti çarpıtılıyor, en kötü yakıştırmalar yapılıyordu. O arada buna karşı koymakta, Türklerin gücü yetmiyordu. Evlerin tavan katlarında bırakılmış Osmanlı döneminden kalma kitaplar bilgilenmeleri için iyi bir kaynaktı. Ancak, Arapça harflerle ve bildikleri Türkçe’den pek uzak bir dilde – Osmanlıca yazılmış olan eserlerden, hiç mi hiç yararlanamıyorlardı. Anavatan Türkiye ise, bu olup bitenlerden habersizdi sanki.
Bu koşullarda Türklerin resmen tanındığı 1951 yılı, Kosova Türkleri için bir dönüşüm yılı oldu. En önemli merkezlerde anaokullar, ilkokullar açıldı. Türk kültür-sanat dernekleri kuruldu. Priştine Radyosu’nda Türkçe yayınlar başladı. Türk Sanat Müziği Orkestrası kuruldu.
Türkçe okulların açılma kararının alındığı dönemde “Kosova’da ancak 300-400 kadar Türk vatandaşı var” diyenler, çok kısa bir süre içinde Türkçe ilkokullara binlerce öğrencinin yazıldığına tanık oldular.
İlk yıllarda Türkçe okullarda ders kitabı ihtiyacı Makedonya’dan karşılandı. Çünkü, iç ve doğu makedonya2da Türkçe eğitim İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra doğrusu 1945 yılında başlamıştı. Kosova’nın ders program Makedonya’nın ders programıyla uyuşmasa da, uzun yıllar kitaplar Makedonya’dan getirildi.
1966 yılında Kosova2daki Arnavutça ve Türkçe eğitimle ilgili ders kitap ve araçları hazırlamak amacıyla kurulan Kosova Ders Kitapları Kurumu, 25 yıl içinde (1961-1986) Arnavutça ilk, orta ve yüksek öğrenim için binlerce kitap yayınlamışken, belirtilen dönem içinde Türkçe eğitim için sadece 17 kitap yayınlamıştı. Doğrusu 2011 yılında ellinci yılını kutlayan Kosova2da Türkçe eğitimin, ders kitap ve gereçleri ihtiyaçları hiç bir dönemde karşılanmadı.
Ötekileri arasında, bu yüzden başta çocuklarının yarınını düşünerek Türklerin çoğu Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıyordu. İstatistikler ise 1946-1961 yılları içinde eski sosyalist Yugoslavya’nın çeşitli yerlerinden 159 bin kadar Türk’ün Türkiye’ye göç ettiğini ortaya koymuştur.
Yugoslavya Anayasası’ndaki değişikliklere dayalı 1974 yılında hazırlanan yeni Kosova Anayasası’na göre, Kosova’da Arnavutça ve Sırpça yanı sıra, Türklerin yaşadıkları yerlerde Türkçe de eşit dil oldu. Türkler geç olsa da ulusal eşitliğin tadını duymağa başladı. Ne yazık ki, yeni Anayasa’da öngörülen ulusal eşitlik Türkler ve Türkçe söz konusu olunca zor gerçekleşebiliyordu.
Buna rağmen, yapılan bu anayasal değişikliklerin önemi çok büyüktü. Çünkü, Kosova üzerinde Sırbistan’ın eski kontrolü hissedilir ölçüde azalıyordu. Kosova’nın genel kalkınmasında esas yükü üstlenecek kadroların yetiştirileceği Priştine Üniversitesi 1969 yılında kuruldu. Kurulan üniversitede eğitim sadece Arnavutça ve Sırpça yapılması öngörülmüştü. Türkçe okuyan öğrenciler ise yüksek öğrenimlerini bu dillerden birinde yapmak mecburiyetindeydi. Öyleki, Türkçe okuyan öğrenciler başarının esas anahtarı olan anadillerinde yüksek öğrenim (Priştine’deki Türk öğretmenleri ve aydınları tarafından yapılan gayri resmi bir araştırmaya göre, ilk ve orta okulu Türkçe okuyan Türk öğrencilerinin başka dillerde – Arnavutça ve Sırpça okuyan Türk öğrencilerinden yüksek eğitimde daha başarılı olduklarını ortaya koymuştur) görme olanağına sahip değildi.
Türkçe eğitim yapan kurumlar, Türkçe eğitimin öğretmen ihtiyaçlarını karşılamak anacıyla Priştine Yüksek Pedagoji Okulu’nda 1963 yılında açılıp 1973 yılına kadar çalışan Türk Dil ve edebiyatı Bölümü ve daha sonraları kurulan Priştine Filoloji fakültesi Şarkiyat ve Türk Dili ve edebiyatı bölümleriydi. Türk öğrencilerinin büyük bir sayısı bu bölümlere yazılıyordu. Daha geniş çapta Türk öğrencilerinin anadillerinde yüksek eğitim imkansızlığı devam ediyordu.
Daha geç, doğrusu 1990’lı yıllarda Kosova2dan Türk öğrencilerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniversitelerinde okuma fırsatının yaratılmasıyla durum bir parça değişmiş oldu. Doğrusu, Türkiye Cumhuriyeti 1992 yılından buy ana Kosova’da Türkçe okuyan yüzlerce öğrenciye Türkiye üniversitelerinde burslu okuma fırsatı veriyor. Bunun dışında, 1970’li yıllardan buy ana çeşitli kitap yardımları, öğretmenlerimizin sürekli olarak katıldıkları yaz aylarındaki dil ve öğretmen yetiştirme kursları, Türkçe eğitime destek olmakta.
Tüm bu çabalara rağmen Türkçe eğitimdeki öğretmen ve ders kitap ile araçları yetersizliği be yazık ki dün gibi bugün de ortadadır. Bu ise Türkçe eğitime karşı olan güveni sarsmaktadır.
Bu sorunlara çözümlerin bulunması doğrultusunda, Kosova kurumları yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin de daha fazla çaba harcamaları gerekir.
Bilgisayar çağının damgasını taşıyan yeni bin yılın birinci yılına (2001) rastlayan Türkçe eğitimin Ellinci yılında , elli yıl öncesi benzer sorunlarla karşılaşması bunu zorunlu kılıyor.
Kosova Türk topluluğunun umudu ve asıl beklentisi, uluslararası topluluğun desteğiyle, baskı ve şiddetten arındırılmış, insan haklarının saygılandığı çok uluslu demokratik bir kosova2da Türkçe eğitimin karşılaştığı zorluk ve sıkıntıların çözümünün ihmal edilmemesidir.
İbrahim Arslan
EMEKLİLİK FONU YASA TASARISI PERŞEMBE GÜNÜ MECLİSTE GÖRÜŞÜLECEK
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI