Mesut Yilmaz’ın ölümü ardından…
“TÜRK DİPLOMASİSİNİN İNCE AYARI”
Türkiye’nin eski Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın ölüm haberine üzüldüm. Başımız sağolsun, merhumun mekanı cennet olsun.
Türk siyasetinin uluslararası diplomasi platformlarında ağırlığını koymaya başladığı bir dönemin siyasetçisi ve diplomatıydı, merhum.
Kendilerine böyle bir yakıştırmayı yaparken, 1988 yılında (24-26 Şubat 1988) Belgrad’ta yapılan Balkan Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansını hatırladım.
Balkanların “insan haksızlıklarıyla” kaynadığı bir dönem, ardından bu bölgede sistem değişikliklerine ve ileride yüzbinlerce kişinin öldüğü, yurtlarından olduğu Yugoslavya’nın parçalanmasına yol açan, karanlık günlerin yaşandığı yıllardı.
Söz konusu konferansta, Balkan ülkeleri arasında işbirliği konuları çerçevesinde yürütülen tartışmalarda, bu ülkelerde yaşayan azınlıkların durumu, daha ağır basıyordu.
Konferansın sonunda hazırlanan Sonuç Bildirgesi metni üzerinde ortaya çıkan anlaşmazlık (Yugoslavya ve Arnavutluk arasında) nedeniyle, konferans nerdeyse sonuçsuz dağılıyordu.
Araya Türkiye’nin, doğrusu dönemin Dışişleri Bakanı merhum Mesut Yılmaz’ın devreye girmesiyle, Sonuç Bildirgesi metninde uzlaştırıcı ve tarafların kabul görebilecekleri gerekli müdahale, ustaca yapıldı.
Taraflar uzlaştı ve Balkan Ülkeleri arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve insan hakları çerçevesinde azınlık haklarına saygı gösterilmesi mesajını içeren Sonuç Bildirgesiyle, Konferans sonuçlandı.
Kosova’da 1999 yılına kadar yayınlanan “Tan” Gazetesi muhabiri olarak katıldığım bu Konferansta, Türk diplomasisinin ve diplomatı Mesut Yılmaz’ın ortaya koyduğu “ince ayar” üstünlüğünün şahidi oldum.
Türkiye siyasetinde iz bırakan merhum Mesut Yılmaz’ı ölümü nedeniyle bir daha saygıyla anıyorum. Duyduğum üzüntüyle birlikte, ailesi ve yakınlarına, siyasilere başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.
İbrahim Arslan
31.10.2020