Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Çağrı Sakar, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 3’üncü yıldönümü vesilesiyle Priştine merkezli “Gazeta e Re” Haber Portalına verdiği mülakatta, 3 yıl önce 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminin, Türkiye’nin maruz kaldığı en kanlı terör saldırısı olduğunu belirtti.
Dünya’nın Fetö’nün eli kanlı bir örgüt olduğunu anlamaya başladığına vurgu yapan Büyükelçi Çağrı Sakar’ın mülakattı şöyle:
Gazeta e Re:
Ekselansları, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de yaşanan darbe girişiminin 3. yıldönümüne yaklaşıyoruz. Türk devletine, siyasal sistemine ve halkına saldırılan o gecede neler yaşandığını biraz anlatır mısınız?
Büyükelçi Sakar:
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından planlanan, ordumuzun içine sızmış örgüt mensupları tarafından, silahlı kuvvetlerin emir komuta zinciri dışına çıkılarak 15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleştirilen darbe girişimi, Türkiye’nin maruz kaldığı en kanlı terör saldırısıdır.
Darbe gecesi yaşanan vahşetin ve hainliğin tarihimizde eşi benzeri bulunmamaktadır.
Meclisimiz, Cumhurbaşkanlığı binası, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı, Gölbaşındaki Polis Özel Harekât Merkezi ve Emniyet Genel Müdürlüğünün binaları bombalanmıştır. Sivil halkın üzerine tanklar sürülmüş, havadan bombalar yağdırılmış ve helikopterlerden ateş açılmıştır. Asker kılığındaki FETÖ’cü hainler, silah arkadaşlarının üzerine tereddüt göstermeden bombalar yağdırmışlardır. O gece 251 vatandaşımız şehit olmuş, iki binden fazla vatandaşımız yaralanmıştır.
15 Temmuz, FETÖ terör örgütünün devletimize yönelik oluşturduğu büyük tehdidi ortaya koymuştur. Esasen, 15 Temmuz’un tüm boyutlarıyla anlaşılabilmesi için FETÖ’nün on yıllar boyunca, okul ve dershanelerden başlamak üzere oluşturduğu karanlık şebekenin ve evvelce gerçekleştirdiği eylemlerin değerlendirilmesi gerekir. Esasen, masumane bir eğitim hareketi kisvesi altında kurduğu okullarda genç beyinleri etkileyerek, örgüt liderliğinin talimatlarını sorgusuz yerine getiren, bu uğurda hiçbir yasal ve ahlaki norm tanımayan radikal bir müritler grubu yetiştirilmiştir. Bu okullardan mezun olanlar, sınav sorularının çalınmasıyla devletin en kritik kurumlarına yerleştirilmiş, örgütün önünde engel gördükleri kişileri her türlü kumpasla bertaraf etmişlerdir. FETÖ, devletin kaynakları ve otoritesini örgüt çıkarları doğrultusunda kötüye kullanarak, ekonomik ve siyasi nüfuzunu güçlendirmiştir.
FETÖ’nün, en kritik kurumlarımızdan biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde dahi kurduğu mahrem yapılanmanın büyüklüğü maalesef 15 Temmuz sonrasında anlaşılabilmiştir. Bu büyük tehdidin bertaraf edilmesindeki en büyük pay şüphesiz ki, devletini ve demokrasimizi korumak için canını vermeye hazır olduğunu ortaya koyan Türk halkına aittir.
Gazeta e Re:
Darbe girişiminin yaşandığı geceden bugüne Türkiye’de neler değişti? Alınan güvenlik tedbirleri ne kadar etkili oldu?
Büyükelçi Sakar:
Geçtiğimiz üç yıl içerisinde devletimizin temel önceliklerinden birini yurt içinde ve yurt dışında FETÖ’yle mücadele konusu teşkil etmiştir. Yurt içinde, çabalarımız üç ana kulvarda sürmektedir.
Bu çerçevede öncelikle, darbe girişiminin sorumlularının hukukun üstünlüğü ilkesi temelinde adalet önünde hesap vermeleri sağlanmış; FETÖ’nün devlet kurumları içerisindeki örgütsel yapılanması deşifre edilmiş, mensupları hakkında idari ve adli süreçler başlatılmış, “paralel devlet yapılanması” çökertilmiş; FETÖ’nün eğitimden medyaya ve bankacılık sektörüne uzanan ve ekonominin tüm alanlarına yayılan paravan oluşumları ortadan kaldırılmıştır.
Karşı karşıya bulunduğumuz olağanüstü güvenlik sınamalarına rağmen yurt içindeki mücadelemiz hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması prensipleri temelinde yürütülmüştür. Mağduriyetler yaşanmaması için gayret sarfedilmiş, mağduriyet iddialarının incelenmesi ve çözümlenmesi için yeni mekanizmalar ihdas edilmiştir.
Bu süreçte, FETÖ önemli dönüşüm yaşamıştır. Türkiye’deki ana omurgasını kaybeden örgüt, yurtdışı yapılanmasıyla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye dışındaki FETÖ yapılarıyla mücadele daha büyük önem kazanmıştır.
Gazeta e Re:
Türkiye bu süreçte uluslararası alanda neler yaptı?
Büyükelçi Sakar:
FETÖ’nün yurt dışı yapılanmasıyla mücadele Dışişleri Bakanlığımızın bu süreçteki en öncelikli gündem maddelerinden biri olmuştur.
Çalışmalarımızın temel eksenini, FETÖ’nün faaliyet gösterdiği diğer ülkeler bakımından da bir güvenlik riski olduğu gerçeğinin ortaya konulması oluşturmaktadır. Bu bağlamda FETÖ’nün, 1990’lardan itibaren yayıldığı diğer ülkelerde de Türkiye’dekine benzer yapılanmalar oluşturarak, kendisine siyasi ve ekonomik nüfuz alanları yaratmayı amaçladığı, bu doğrultuda bulunduğu ülkelerin kanunlarını ihlal etmekten çekinmediği, adeta bir istihbarat örgütü gibi çalıştığı somut örnekleriyle vurgulanmaktadır.
Diğer taraftan, FETÖ terör örgütünün yurtdışındaki hareket alanının daraltılması, mensuplarının adaletten kaçmalarının ve para transferlerinin engellenmesi amacıyla idari tedbirler ve adli süreçler de devreye konulmuştur. FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının önde gelen elebaşlarına yönelik olarak Türkiye’de açılan soruşturmalar kapsamında, şahısların bulunduğu ülkelere iade taleplerimiz iletilmiştir.
Özellikle eğitim alanında FETÖ’ye karşı adımların mağduriyet yaratmasını engellemek amacıyla, Maarif Vakfımız dünya çapında faaliyetlerini sürdürmektedir.
Bu çerçevede, yurtdışındaki Büyükelçiliklerimizin katkılarıyla sürdürdüğümüz yoğun çabaların somut neticeleri alınmaya devam etmektedir.
Gazeta e Re:
Nedir bu somut neticeler? Biraz örnek verebilir misiniz?
Büyükelçi Sakar:
Herşeyden önce, FETÖ’nün kendisini lanse etme çalıştığı şekilde eğitim ve hayır işleriyle ilgilenen masum bir toplumsal hareket olmadığı, siyasi ve ekonomik alanda farklı emelleri bulunan karanlık ve sinsi bir örgüt olduğu uluslararası planda beklediğimiz kadar hızlı olmasa da anlaşılmaya başlanmıştır. Yabancı kamuoylarında örgütün niteliğine dair belirgin bir farkındalık oluşmuştur.
Birçok ülke ve uluslararası örgüt, FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan etmişlerdir. Bu çerçevede; 19 Ekim 2016 tarihinde düzenlenen İİT Dışişleri Bakanları 43. Toplantısında FETÖ terör örgütü olarak ilan edilmiş; benzer bir karar 1 Aralık 2016 tarihinde Asya Parlamenterler Asamblesi tarafından alınmış; 27 Ocak 2017 tarihinde ise İİT Parlamenterler Birliği’nin 12. Konferansında teyit edilmiştir. KKTC’nin yanısıra Pakistan Yüksek Mahkemesi, 28 Aralık 2018 tarihinde aldığı kararla, FETÖ’yü terör örgütü olarak tanımlamıştır.
Üçüncü ülkelerde FETÖ’ye karşı oluşan farkındalık, sözkonusu ülkeler tarafından bu unsurların faaliyetlerinin yakından izlenmesi ve soruşturulması sonucunu da doğurmuştur. Çeşitli ülkelerde FETÖ iltisaklı oluşumların giriştikleri kanuna aykırı işlemler ortaya çıkartılmıştır. Örgüt mensupları sınırdışı edilmiştir. Üçüncü ülkelere sınırdışı edilenlerin yanısıra 20’den fazla ülkeden 110’u aşkın FETÖ mensubunun Türkiye’ye sınırdışı edilmesi sağlanmıştır.
Türkiye Maarif Vakfı (TMV) 18 ülkede FETÖ iltisaklı okulları devralmıştır. 36 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve dil kursları kapatılmıştır.
Bu çabalarımız yurtdışındaki örgüt üyeleri üzerindeki baskıyı arttırmış, örgütün yurtdışı yapılanmasında ve manevra alanında da ciddi bir daralma yaşanmıştır. Türkiye’nin yanısıra başta Afrika ülkeleri olmak üzere faaliyet gösterdikleri bir çok ülkeden kaçışlar yoğunlaşmıştır.
FETÖ’nün küresel ağında gözle görülür bir bozulma yaşanırken, örgüt, PR ve lobi imkânlarını kullanarak asılsız haberler üzerinden mağduriyet hikâyesi yaratmaya, medyada tekrar görünür olmaya, Türkiye’ye düşman çevrelerle işbirliğini güçlendirmeye gayret etmektedir.
FETÖ’nün yurtdışındaki yapılanmasına yönelik çabalarımız uzun soluklu bir mücadeledir. Hükümetimiz bu doğrultudaki çalışmalarını kararlılıkla sürdürecektir.
Gazeta e Re:
Görev yaptığınız ülke Kosova’nın, Türkiye’yle darbe girişimine ilişkin dayanışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyükelçi Sakar:
Türkiye ile Kosova arasında ortak bir tarihe dayanan güçlü dostluk ilişkileri mevcuttur. Kosova’da yaşayan Türk soydaşlarımız ve Türkiye’de yaşayan Kosova kökenliler, bu ülkeyi bizim için değerli kılmaktadır.
Türkiye’nin Kosova’ya güçlü desteği, 2008’deki bağımsızlık ilanı öncesine kadar gidiyor. Bağımsızlık ilanından sonraki dönemde de Türkiye, Kosova kurumlarının güçlendirilmesi ve Kosova’nın uluslararası toplumun saygın bir üyesi haline gelmesi için elinden geleni yapmaya devam ediyor.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında, Kosova halkının ülkemize gösterdiği destek bizim için çok kıymetlidir. Kosovalı kardeşlerimizin darbe gecesi sokağa çıkarak, Türk halkının ve Türk demokrasisinin yanında olduklarını göstermiş olduklarını öğrenmekten büyük memnuniyet duydum.
Kosova makamlarının FETÖ terör örgütü mensuplarına karşı aldıkları önlemleri takdirle karşılıyoruz.
Bununla birlikte, başta sözde okullar olmak üzere, Kosova’da faaliyet gösteren FETÖ iltisaklı kurumlar konusunda Kosova makamlarının daha güçlü bir irade ortaya koymaları gerekmektedir. Bunu Türkiye için değil, Kosova’yı ve Kosova’nın geleceği olan kendi çocuklarını korumak için yapmaları gerekir. Türkiye olarak temennimiz, hiçbir dost ülkenin bizim geçmişte FETÖ konusunda yaptığımız hataları tekrarlamamasıdır.
MUZAFER SHALA İNOVASYON BAKANLIĞINA ÖNERİLDİ
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI