Neden milli kurum?
Milli çünkü Türk halkının Kosova’da tiyatro bazında ondan başka kurumu olmadı. Milli çünkü gelmiş geçmiş bütün tiyatrocuları kucaklayan, kucaklayabilen tek kurum o. Milli çünkü öteki tiyatrolar oradan çıkan tiyatrocular tarafından kuruldu. Milli çünkü devlet çatısı altında, devlet destekli tek tiyatro o. Devlet binasında mekanı olan tek tiyatro yine o.
O bir enstitü.
Hüda Leskovçalı’dan başlayarak Deniz Dadale’ye kadar uzanan bir çizgi.
Her tiyatronun, (“Doğru Yol Tiyatro Kolu”(Aziz Buş Tiyatrosu), “Gerçek Tiyatro Kolu”, “Çiviler Tiyatro Topluluğu”, “Nafiz Gürcüali Türk Tiyatrosu”, “Yeşeren Kabare Tiyatrosu”, “Uğur Böceği Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu”, “Kısa Devre Tiyatro Topluluğu”), başımızın üstünde yeri var, hepsi de kendi çapında çok büyük işler yaptılar, inanılmaz katkılarda bulundular Kosova tiyatrosunun, Kosova Türk tiyatrosunun dallanıp budaklanmasında ama Prizren Türk Şehir Tiyatrosu ve onun uzantısı olan Prizren Kültürevi Türk Tiyatrosunun yeri başka, rolü de başka, konumu itibariyle yapısı da başka.
Milli Kurum Üsküp Türk Tiyatrosu neyse Makedonya’da, Prizren Türk Şehir Tiyatrosu o, Kosova’da!
Üsküp Tiyatrosu bu bakımdan daha şanslı, Makedonya Türk halkı daha şanslı, 1950’de Milli Kurum olarak hayata başlayan bu tiyatro, günümüze kadar milli kurum olarak kalır. Her yıl, sahneye koyduğu dört oyunuyla, ışığıyla, kostümüyle; müziğine, makyajına, metnine, suflörüne, koreografisine, fotoğrafına, afişine, medyasına bakan 30’u aşkın personeliyle, dört dörtlük mekânıyla, döner sahnesiyle, küçük sahnesiyle, çocuklara, yetişkinlere ait dur durak bilmeyen hafta içi temsilleriyle, aylık yıllık, beş yıllık repertuarıyla, bir yandan oynayıp bir yandan eğitim gören oyuncularıyla, tek sözle, bir tiyatroyu tiyatro yapan tüm donanımlarıyla profesyonel bir tiyatro o.
Üsküp tiyatrosunun etkisiyle 1952’de Kosova’da kurulan Prizren Türk Şehir Tiyatrosu, aynı yolun yolcusu olamaz ne yazık ki. Verilen tüm çabalara, hazırlanan bunca oyuna rağmen, bir türlü profesyonelleşemez. Bu tiyatroda 14-15 yıl etkin olan 50’ler kuşağı tiyatrocuları bu yüzden bir zaman sonra pes edip dağılır, 70’ler kuşağı tiyatrocular tarafından tek tek özel tiyatrolar bu yüzden kurulur. Oysa ki her şeyleri vardır, oyuncu dersen oyuncu onlarda, yazar dersen yazar onlarda; müzisyen, besteci, yönetmen, koreograf, profesyonel bir tiyatronun neye ihtiyacı varsa hepsi. Eksik olan, profesyonel anlamda sürekli bir maddi desteğin olmamasıdır, eksik olan iyi niyettir, eksik olan, Türk halkını temsil eden siyasetçilerin tiyatroya karşı olan tavrıdır, tutumudur. Hiçbiri ciddiye almaz bu olayı. Aralarından biri, yıllar sonra, tiyatronun önemini, boyutunu, toplumdaki konumunu, Türk halkının istikbalindeki yerini ve rolünü fark edince itirafta da bulunacaktır,
-Biz yanlış yaptık, diyecektir, üstüne gitmediğimiz için bu işin, çok yanlış yaptık, şimdi görüyorum.
Hiç bugüne kadar yapılmamış bir şekilde bu milli enstitümüzün üzerine cilt cilt kitaplar basmamıza rağmen (Prizren Türk Şehir Tiyatrosu monografisi, Prizren Kültürevi Türk Tiyatrosu monografisi…), hakkında fotoğraflarıyla, metinleriyle, tüm belgeleriyle yayınlamamıza rağmen, “Kosova İmza” dergisinde 6 yıldan bu yana, her sayısında, çarşaf çarşaf serip tefrika etmemize, sergilememize rağmen, yine bu milli mirası hiç kimse ciddiye almadı Kosova’da.
Bu işi sadece tiyatroculara bırakmak ta yanlıştır. Onlar zaten işlerini beklenenin de ötesinde yapıyorlar, en üst düzeyde oyunlar sahneleyip festivallere katılıyor, başarı üstüne başarı kaydediyorlar, daha ne yapsınlar. Bize sadece onlara mevcut mekânı tazelemek, maaşa bağlamak kalıyor, burs verip tiyatro dalında eğitimlerine imkânlar sağlamak.
Daha hâlâ tiyatrodan mezun bir oyuncumuz, bir yönetmenimiz, bir dramaturgumuz yok biliyor musunuz!
Gelin hep beraber (yazarlarla, çizerlerle, siyasetçilerle, iş adamlarıyla, medyayla…) bunun üzerinde duralım, Milli Kurum Üsküp Türk Tiyatrosu gibi Milli Kurum Prizren Türk Tiyatrosu adı altında toplanıp 65 senelik bu milli mirasa sahip çıkalım. Göz göre göre bir enstitümüzü kaybetmeyelim, zaten 20 yıldır kapısına kilit vurulmuş, bir yirmi yıl daha mı bekleyelim.
Zararın neresinden dönersek kârdır. /A.R.Yeşeren/
FOLKLOR VE ÖTESİ
ARNAVUTLUK’TA AKRAN ŞİDDETİ PROTESTOSU
BALKANLAR’IN GELECEĞİ TİCARETLE ŞEKİLLENECEK
İSTANBUL EĞİTİM ZİRVESİ 2024 DÜZENLENİYOR
ÜSKÜP’TEKİ FESTİVALDE TÜRK ÇAYI TANITILDI